Kahveli Haftalar :D


Gününüz güzel olsun, huzurlu ve verimli bir hafta geçirmemiz dileğiyle.
Bu sabah, yoğun geçen bir hafta sonundan sonra ayılmadan işe geldim :)
Her sabah olduğu gibi güne kahve ile başladım ama sıkı bir espressoyu tercih ederdim :)


Son İstanbul seyahatimde, Sultan Ahmet civarındaki birçok tatlıcıda bu güzel kadayıfları gördüm. 
Tadı nasıldır bilmiyorum ama görüntü muhteşem, öyle değil mi?


Ya bir dilim kadayıf, ya da şu saatte bile yemeye hazır olduğum mis kokulu balık ekmek. Hele de köprünün üstünde yiyorsanız...

İyi gitmez miydi ?
 

Karşıdan da Galata kulesini görüyorken...



Bu arada, bir polis arabası: Mini Cooper
Harika :D

***

Zamanınızın verimli geçtiği, işlerinizi yetiştirebildiğiniz ve güzelce dinlenebildiğiniz bir hafta olması dileklerimle.

Sevgiyle...

***Sultan Abdülhamid Türbesi'nden bir saat.

Fener Alayı ve Şivlilik


Konya'daki Şivlilik ve Fener Alayı adetimizden daha önce burada bahsetmiştim. Geçen sene ve bu sene, Selçuklu Belediyesi fener alayı için şenlikler düzenledi. Geçen sene fotoğraflayamamıştım ama bu seneki fotoğraflardan birkaçını sizlerle paylaşmak istedim. Daha önce de dediğim gibi, bu adetlerimizin hiç bitmemesini diliyorum. Fener alayından sonraki gün tüm çocuklar şivlilik toplamak için yollara düştüler. Bu güzel adet unutulmasın diye ben de bu kadarcık da olsa bir katkı yapmayı istedim. Her sene bu şenlikleri sizinle paylaşacağım nasipse.


Gökyüzüne bir sürü fener bırakıldı. Bu fenerler, Japon Feneri diye biliniyor. Gökyüzünde öylece süzülüp giderlerken öyle güzel bir görüntü oluşturuyorlar ki...




Bu da çocukların ellerinde taşıdıkları fenerlerden. Biz küçükken bunların içine mum takılır ve mum yakılırdı. Şimdilerde içinde minik ledler yanan fenerler çıkmış. Böylece çocuğun feneri alev almıyor ( Hızlı hareket edilirse, koştuğunuzda vs mum alevi etrafa sıçrayabiliyor ve fener yanabiliyordu eskiden ). Hiç unutmam, 6 yaşlarındaydım sanırım, fenerim yanmıştı da ne kadar da üzülmüştüm. Gidip yenisini almıştık hemen ama aklım yanan fenerde kalmıştı : )






Bu karakterler de çocukların ilgi odağıydılar. En çok Nasreddin Hoca'yı beğendim. Çok şirindi :D

Nice fener alaylarına ve şivliliklere...
Sevgiyle...



Bana "mal" diyen saygılı arkadaşa sesleniyorum !!!

Merhabalar;

Öncelikle tüm değerli okuyucularımdan  böyle bir yazı ile vakitlerini aldığım için özür diliyorum. Bugün gelen bir yorum - ki yayınlamadım, zira yayınlanacak gibi değildi! - neticesinde bu yazıyı yazmak mecburiyetinde kaldım. Daha önce bloğumu okumadığını tahmin ettiğim bir arkadaş, önerdiğim Kore filmlerinden birine yorum bırakmış ve "güzel öneriyorsun da biz bu filmleri nereden izleyeceğiz niye söylemiyorsun, mal mısın?" demiş. Tabi bu en özet hali ki tamamını yazmaya hakkaten üslubum ve terbiyem elvermez.

O arkadaşa sesleniyorum, sayın Sercan S. ( soyadı da belli ama yazmıyorum )
Blog okumayı biliyorsun
Yorum bırakmayı biliyorsun
Hakaret etmeyi biliyorsun da,

Google açıp filmin adını yazmayı ve izleyeceğin linki bulmayı mı bilemiyorsun
Hadi o olmadı, bir markete gidip filmin adını söylesen, oradaki görevliler sana filmi verirler arkadaşım.

Bu durumda, acaba mal olan sen olabilir misin?
Ne dersin?

Bundan böyle, hakaret dolu yorumların devam ederse, hemen aynı gün savcılığa suç duyurusunda bulunacağımdan emin olabilirsin...


My Name is Khan, And I'm Not a Terrorist


MY NAME IS KHAN

Tür: Dram, Romantik
IMDB Puanı: 7.5

Konusu: Rızvan Khan (Shahrukh Khan) küçüklüğünü annesiyle (Zarina Vahab) ıssız bir yerde geçiren bir müslümandır. Annesi öldükten sonra Amerika'ya küçük kardeşinin yanına gider. Orada tanıştığı ve aşık olduğu Mandira (Kajol) adında dul ve Hindu bir kadın ile evlenir. Rızvan Khan aynı zamanda da Asperger sendromu hastasıdır. Bu hastalık Otizm rahatsızlığının bir çeşididir ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. 11 Eylül saldırılarından sonra Mandira'nın oğlu faşist kesimler tarafından döverek öldürülür. Öldürülme sebebi annesi evlendikten sonra Khan soyadını almış olmalarıdır.***

Yorumum: "İki çeşit insan vardır: İyiler ve kötüler." 
Bunu anlatan bir film bu kısacası. Etnik ayrılıklar, görüş farklılıkları ne olursa olsun, bir ve birlikte olunabildiğini gösteren bir film. Bunun yanında, 11 Eylül sonrası Müslümanların maruz kaldıkları mahalle baskısını da anlatıyor film. Bence kesinlikle izlemelisiniz. Muhteşem bir filmdi...

*** "Khan" soyadı, Hindistan'da sadece Müslüman olanlarda kullanılırmış. Bunu bilmeden izlediğim için filmin bir noktası açıkta kalmış gibiydi. İzledikten sonra öğrendim.







Umuda Yolculuk





Kek Kalıbında Tahinli Çörek



Merhabalar;


Bir süre ara verdikten sonra, bugün yazmanın vaktidir dedim kendi kendime. Neden yazamadın derseniz, birkaç kez şehir dışına gittim geldim. Araya başka şeyler girdi vs derken, bir türlü yazamadım. Bloğumu çok ihmal ettim ama kendimce haklı nedenlerim ve bahanelerim var :) Her ne olursa olsun, sessizlik de hiç içime sinmedi, bunu da bilmenizi istedim.

Bu tarifi, yaklaşık 3 ay önce çok yakın arkadaşlarım gelirken denemiştim ilk kez. O gün bugündür en sevdiğim tariflerden oldu. Ne zaman canımız tahinli çörek istese, hemen hamur malzemelerini makinaya koyuyorum. Mayalanma programı 1,5 saat sürüyor ama ben genelde 1,5 saat sonra makineyi kapatıp, tüm işlerim bitene kadar hamuru makinede bekletiyorum. O kadar çok şişip kabarıyor ki, hazneden taşma kıvamına geliyor ve o zaman yapmaya başlıyorum. Dilerseniz elde de yoğurabilirsiniz. Ama ben makineyi aldığımdan beri o iş makinaya ait :)

Tarifi Sevgi'nin sitesinden almıştım. Kendime göre değişiklikler yaptım ben. Orjinali için tık. Şimdi hemen tarife geçiyorum:

Malzemeler:


  • 1,5 su bardağı süt
  • Yarım bardak ılık su
  • 1 paket yaş maya ( 40 gr )
  • 1 yemek kaşığı şeker
  • 1 yemek kaşığı sirke
  • 1/2 tatlı kaşığı tuz
  • Aldığı kadar un

İç Malzemesi:

  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • Yarım bardak kavrulmuş haşhaş
  • 1 bardak tahin
  • Damak tadınıza göre şeker ( 3-4 yemek kaşığı bize iyi geliyor )

Üzeri için:

  • 1 tatlı kaşığı kadar eritilmiş tereyağ


Yapılışı:


  • Yaş maya kullandığımız için, Maya ve şekeri ılık su içine koyup eritin. Bu karışımı 15 dk kadar bekletin.
  • Diğer tüm malzemeleri de ekleyip hamuru yoğurun ve üzerine nemli bir bez örttüğünüz hamuru kalın bir beze sarıp 25 dk kadar mayalanmasını bekleyin ( dilerseniz 50 dereceye ısıttığınız fırına, üzerini yine nemli bez ile örtüp koyabilirsiniz. Böylece daha hızlı mayalanma olacaktır. )
  • İç malzemelerini ( tereyağı hariç ) bir kapta karıştırın. Bu esnada bir çay kaşığı ile tadına mutlaka bakın ve şeker oranının yeterli olup olmadığını deneyin.
  • Eritilmiş tereyağını ve iç malzemesini tezgaha koyup, biraz yağladığınız tezgahınızın üzerine avuç içi kadar koparıp aldığınız hamuru koyun ve elinizle yavaş yavaş açın.
  • Hamur yeteri inceliğe gelince ( dilediğiniz kadar inceltebilirsiniz ama yırtılmamasına dikkat edin ) üzerine biraz tereyağı sürüp iç malzemeden ekleyin ve parmaklarınızla hamurun her yerine iç malzemenin yayılmasını sağlayın.
  • Bunun üzerine yine elinize aldığınız bir hamuru daha koyun ve parmaklarınızla diğer hamurun büyüklüğünde olacak şekilde hamuru inceltin. Ve her defasında tereyağı ve iç malzeme ekleyip diğer kata geçin.
  • Üst üste biriken hamuru avuç içinizle biraz daha açın ve rulo şeklince sarıp uzun bir rulo haline getirin. 
  • Yağlanmış bir kek kalıbının kenarlarına tamamen susam kaplayın ve bu rulo yapılan hamuru kek kalıbına yerleştirin ( tıpkı bir simit gibi ).
  • 180 dereceye önceden ısıtılmış fırında, pişene kadar bekletin. Üzeri kızardığında pişti diye düşünmeyin ev mutlaka altını kontrol edin.
Pişip soğuyunca dilimleyin eve parmaklarınızı yemeden sadece çöreğe odaklanın :D

Afiyetle...