Korku ve Ümit Arası

Çocuk eğitimi öyle zor ki, hakikaten işin içinden çıkılmaz durumlar çıkabiliyor karşımıza, elimizin ermediği durumlar olabiliyor. Elimizden geleni işledikten sonra, kuvvetli bir tevekkül ve dua ile artık gerisi için Rabb'imizden yardım istemek gerekiyor. Bu öyle birşey ki, sizin elinizde şekilleniyoır bir hayat. Ve siz doğru mu yanlış mı yaptığınızı bugün değil, yarın değil, yıllar sonra anlayabileceksiniz büyük ihtimalle.. İnce bir sırat çizgisi gibi...

Geçtiğimiz hafta bir arkadaş sohbetinde çocuk yetiştirme mevzuları konuşulup, yurtdışından gelen iki arkadaşımıza oralarda durum nedir soruları sorulmuşken, kardeşim Urfatutkunu Konya'nın yerel televizyonu ( uydu yayını var, heryerden izleyebilirsiniz ) KonTv'de yayınlanan bir programda Vehbi Vakkaoğlu'nun anlattığı bir olayı bize nakletti:

Almanya'da, bir Türk lokantasında bulunan Vehbi Vakkasoğlu şu olaya şahit olur:

Lokantanın bahçesinde bulunan otomatlardan birine 14 yaşlarında bir Türk çocuk yaklaşır, parayı otomata atar ancak otomat parayı aldığı gibi çocuğun istediği çikolatayı da vermez. Kısa tabiriyle makine çocuğun parasını yutmuştur. Çocuk bir iki hafiften yoklar makineyi, bir iki yumruk atar, ne para gelir ne de çikolata. Haydi bir daha der daha set dokunur, birkaç tekme atar, yine yok. Şöyle biraz arkaya eğilip hız alır ve bir omuz atar, bakar yine yok. Para gitti, çikolata makinede kaldı, makineye "Allah belanı versin" tarzında bir tükürük uçurur ve büker boynunu olay mahallini terk eder...

Çok geçmeden 7 yaşında bir Alman kız çocuğu gelir. Otomata parayı atar, bekler ama o da çikolatasını alamaz. Para yutucu makine yine görevini yapmış ve parayı yutmuştur ancak gereken ürünü minik ellere teslim edememiştir. Çocuk hemen makinnin sağına soluna bakar, sonra lokantaya girip makinenin onlara ait olup olmadığını sorar. Lokanta sahibi ( yanında da arkadaşı Vehbi Vakkasoğlu vardır ) makinenin onlara ait olmadğını söyler. Bu esnada Vehbi V. arkadaşına "Hemen hayır deyip çocuğu gönderme, ben eğitimciyim bana malzeme lazım" der:) Ve çocuğa dönüp ne yapmak istediğini sorar. Çocuk da makinenin üzerinde mutlaka firmanın ismi ve numarasının yazıyor olduğunu, o numaraya telefon edeceğini söyler. Ve şöyle devam eder: " Evimiz yolun karşısında, bana 10 kuruş * ödünç verirseniz telefon edeyim, sonra eve gidip 10 kuruşunuzu getirip size veririm" . 10 kuruşu alan çocuk, boyu telefona yetişmediği için Vehbi Vakkasoğlu'nun verdiği tabureyi kullanarak telefona ulaşır, numarayı çevirir ve durumu firmaya izah eder. Firma yarım saate kadar orada olacaklarını belirtip, çocuktan onları beklemesini ister. Tlefonu kapatan çocuk " ben hemen eve gidip sizin 10 kuruşunuzu alıp getireyim, hem de anneme burada olacağımız söyleyim. Yarım saat eve gitmezsem beni çok merak eder" der ve eve gider. Hemen parayı alıp gelir. Otomat firması da gelir, otomatı tamir ederler. Çocuğun parasını atıp da alamadığı çikolatasını iade ettikelri gibi, arızayı bildirdiği için teşekkür amacıyla koca bir kutu dolusu çikolatayı da çocuğa hediye ederler...

Olay burda bitmiştir, burada tekrar yorumu ben alıyorum:)

1. İlk çocuk 14, ikincisi ise 7 yaşındadır.
2. İlk çocuk güzel ülkemde sık sık görebileceği tarzda hareket etmiştir. Jetonunu yutan bir telefonu döven birilerini görmüş olmalı.
3. Çocuklar, bizden ne görürlerse öyle büyürler.
4. Küçük kız, boyu yetişmediği için tabure ile telefona ulaşıp kendi telefonunu kendi etmiştir. "Ben yetişemiyorum amcaaa" dememiş, boyunun yetişemediğini gören amcaları da "aman kızım sen küçüksün dur be çevirevereyim numarayı" dememişlerdir.
5. Çocukları hazıra ne kadar alıştırırsak, kendi işlerini yapmaktan o kadar aciz büyürler.
6. Otomat firmasını da kutlamak lazım, o çocuğa verdiği bir kutu çikolata, çocuk için diş çürütücü bir unsur olsa da, aynı zamanda yüreklendirici ve yaptığının güzel birşey olduğunu onaylayıcı da bir durum olmuştur.

Çocuk yetiştirmek bir sanattır.
Annelik bir sanattır.
Ebeveynlik bir sanattır...

Bu sanat dersinde sizin de benim gibi sınıfta kalma korkunuz oluyor mu?

Dua ile...

9 yorum:

  1. Cok guzel bir yazi paylasmissin bizimle , tesekkurler.
    Amerikaya geldigimden beri kendimle ve buradaki akranlarimla farkliliklarimiza bakiyorum.
    Cocuklarina bakiyorum..Yetistirmeleri farkli.En guzel yonleri kesinlikle yapcam diyolarsa yapiyorlar.Cocuklarin fikrine ciddi onem veriliyor ve ister istemez o cocuk buyuk gibi davranmasini ogreniyor ;)Ama hepsi boyle de degil.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Bir kaç yıl önce Uludağ'da teleferikteydik. Bir iki yerden geçerken hava boşluğuna düşer gibi oluyordu. O anda turistlerin iki yaşındaki kızı babasının kucağında gülüp "vauuuuwww vauuuwwww" derken, Türk bir ailenin 9-10 yaşlarındaki erkek çocuğu ağlamaya başlamıştı. Hatırlıyorsun değil mi? Sanırım yorumum yeterli olmuştur =)

    YanıtlaSil
  3. Ben de seyrediyorum Kon tv deki Vehbi Vakkasoğlu'nu..Bloğumdan tavsiye etmek hiç aklıma gelmemişti, teşekkür ederim ,cidden millet olarak biz niye böyleyiz diye sormaktan da kendimi alıkoyamıyorum:(
    selam ve dua ile...

    YanıtlaSil
  4. Ben henüz anne değilim ama şimdiden çocuğum için neler yapabilirim araştırmasına girdim ve vaktim oldukça okumaya çalışıyorum.Araştırıyorum.Hatta çocuk gelişimi bölümünü okumak istiyorum.İnşallah iyi bir anne olabilirim.

    YanıtlaSil
  5. hakikaten güzel bir paylaşım. herşey yetiştirme tarzında. ben de bebek bekliyorum ve şimdiden endişe içindeyim. ona iyi bir ebeveyn olabilecek miyim diye. allah yardımcımız olsun...

    YanıtlaSil
  6. 2 küçük bebeği olan bir anne ve öğretmen olarak yazınızı çok beğendim. Şimdi kızım 19 aylık, kendi başına merdiven çıkmaya bayılıyor. Biz elimizde eşyalarla gına geçirirken onun çıkmasını bekliyoruz. Tabii eşimin kucağında 5 aylık bir bebekle. :) Çocuk yetiştirmek sabır işi sonunda bizim aynamız olacaklar. Tekrardan paylaşımınız ve yazınız için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
  7. blogunuzu çok beğendim, yazı çok güzeldi,anne olarak fazla korumacı mı olduğumuzdan nedir bazen yanlış yapıyoruz sanırım... sevgiler

    YanıtlaSil