KEŞKÜL



Keşkülü ilk denememdi ama bu tarifi çok beğendim ben. Neden derseniz yiyenlerden çok çok beğeni topladı bu tarif. Size de şiddetle tavsiye ediyorum. Mutlaka deneyin. Hemen tarife geçeyim:

Malzemeler: 

1 lt süt
2 kaşık un
2 kaşık nişasta
1 fincan hindistan cevizi
1 fincan dövülmüş ceviz ( orjinal tarifte badem vardı )
1 yumurta sarısı
1 damla sakızı
0,75 bardak şeker

 

Tencereye sütü, hindistan cevizini, dövülmüş cevizi ve şekeri koyup kaynatın. Diğer bir kapta un, nişasta ve yumurta sarısını az bir süt ile diğer bir kapta iyice çırpın. Süt kaynayınca yavaş yavaş sütün içine bu karışımı dökün. Dökerken de çırpma teli ile hızlı hızlı karıştırın.  En son içine damla sakızını da koyun. Ocaktan aldıktan sonra mikserle yaklaşık 3 dk çırpın. Sonra servis yapacağınız tabağa alıp üzerine badem ile süsleme yapın. Afiyet olsun...

Garfield Pasta

 

Bugün karakuzu'nun doğum günü.  Nice mutlu, huzurlu seneler diliyorum Beyza'ya. Onun için dün gece bir pasta yaptım. Ama bir yanlışlık oldu, bu pasta aslında pişmaniye ile yapılıyor ama ben pişmaniye sanarak yanlışlıkla pamuk şeker almışım marketten :) Dolayısıyla üzerine koyduğum pamuk şekerler eridi malesef.. Sarı garfield yerine ben de gri bir kedicik yapayım dedim ve işte bu ortaya çıktı.




Malzemeler:
1 adet yuvarlak kek
1 lt süt
1 adet muzlu puding

Üzeri için:
Pişmaniye

Verdiğim linkte kek tarifi var. Onu kakaolu değil de tek renk olarak pişiriyoruz. Kek soğuduktan sonra ortadan ikiye kesiyoruz. Sonra kekin kenarlarında 2 cm kalacak şekilde keserek ortadan tam bir yuvarlak çıkarıyoruz. Bu yuvarlak parça kedinin gövdesi olacak. Sonra dışarda kalan halka parçayı da yarım daire olacak şekilde ortadan kesiyoruz. parçanın birinin uçlarını hilal şekline getiriyoruz ki bu parça da kuyruk olacak. Kalan parçadan da aşağıda şekilde görüldüğü gibi 2 parça kesiyoruz kedinin başı için. ve 2 parça da kedinin kulakları için.



Parçaların yukarıdaki parçalarını kaldırın pudingi sürün ve üst parçaları kapatın. Bu parçaların üstüne de pudingi sürüp soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra da üzerine pişmaniye ile süslemeler yapın. Pişmaniye kedinin tüyleri gibi görünüyor. Ama sakın benim gibi pişmaniye yerine pamuk şeker almayın:) Afiyet olsun..

...:::Kutlu Bir Doğum Müjdesi:::...




Nasıl başlamalı, neler yazmalı bilemedim aslında. Kelimeler o denli yetersiz ve cılız kalıyor ki SEN'i anlatmaya... Zemherinin ardından gelen bahar güneşi gibiydi gelişin. Yumuşacık, sıcacık ve sevecen... Öyle bir doğuştu ki bu, çöle dönmüş dünyada yeşeren tane tane filizlerdi doğumunla başgösteren. Ey Sevgili... Hoşgeldin... Ne kadar günahkar olsa da semaya açılan ellerimiz, varlığınla yıkanmak, temizlenmektir dileğimiz..

Sabahtan beri düşünüyorum ne yazsam, nasıl yazsam diye. İşte herşey birşeye vesile imiş. Az önce işyerimizde kandil dolayısıyla börek yedik hepbirlikte. Börekte değil aklım da, bu nasıl güzel bir düşüncedir ona takıldım kaldım. Ve bir börekten arda kalan da işte yukarıda yazdıklarım...
Kandiliniz Mübarek Olsun... Dualarda unutulmamak dileğiyle...

...:::Ekmek Böreği :::...



İlk duyduğumda şaşırdım, sonra dedim ki neden olmasın. Bayat ekmekleri nasıl değerlendirdiğimle ilgili burada sizlerle paylaştığım çok leziz bir tarif vardı. O oluyorsa, neden börek şekinde olmasın ki.. Yaptım, denedim, tattım ve gayet de güzel olduğunu gördüm. Bayat ekmekleri değerlendirmenin bir yolu da işte bu börek. Artık nasıl isterseniz değerlendirin. Aslında bir güzel tarif daha var, bayat ekmeklerin değerlendirilmesi ile ilgili. TİRİT.. onu da yapabilirsem kısmet olursa sizlerle paylaşacağım ama ne zamana yapabilirim Allah Kerim :) Gelelim tarifimize:

Malzemeler:

Dilimlenmiş bayat ekmek ( yaklaşık 15 dilim kullandım )
200 gr kaşar peynir
2 kibrit kutusu kadar beyaz peynir
Maydonoz

Börek sosu için:
2 bardak süt
3 yemek kaşığı sıvıyağ
2 yumurta

Üzeri için:
Susam

Ekmekleri bir sıra tepsiye ( borcama ) dizin. Üzerine hazırladığınız sostan kepçe yardımıyla döküp ekmeklerin ıslanmasını sağlayın.



Islattığınız ekmeklerin üzerine 1 sıra dilimlenmiş kaşar koyun. Burada özellikle ekmeklerin birleşim yerlerine kaşar koymaya özen gösterin ki ekmekler birbirine yapışsın. Kaşardan sonra maydonoz ( ben kuru maydonoz kullandım ) ve beyaz peyniri de koyun.




Bir sıra daha ekmek ve onun üzerine bir sıra daha kaşar koyun. En son da üzerine susam serpin.



150 dereceye ayarladığınız fırınınızda 15 dakika pişirin. sonra ısıyı yükseltipböreği üst göze alın ki üstü kızarsın. Özellikle alt kısmın iyi pişmiş ( ıslak kalmamış ) olmasına çok dikkat edin. Afiyet olsun...

16 Aylık Bebek Gelişimi



Aktiviteleri taklit edebilir.

Kağıt üzerinde karalama yapabilir.

Nesneleri fırlatabilir.

6 veya daha fazla sayıda sözcük kullanabilir.

Koşabilir.

Tırmanabilir.

Ayağıyla topa vurabilir.

Televizyon izlemekten hoşlanır.

Kum ve suyla oynayarak vakit geçirebilir.

Kitaptaki resimleri anlayabilir.

Çevresindeki insanları taklit eder.

Müzikte dans eder ve zıplamaya çalışır.

Kaynak: evybaby



Soru : 16 aylık bebeğin fiziksel, sosyal ve duygusal gelişimi nasıldır ?


Cevap : Çocuğunuz nasıl değişiyor? Çocuğunuzun dünyayı algılaması hızla gelişiyor. Örneğin artık mum boyanın yenilecek birşey olmadığını biliyor. Artık onları kavrayıp sizin için harika resimler çizebiliyor. Basit oyunları anlayıp, oynayabiliyor, ce-eeee yapmayı seviyor veya vücudun bölümleri söylendiğinde yerlerini gösterebiliyor.

Ancak halen ayakta iken hareketlerine çok hakim değil. Onun için merdivenlerin derinliğini kestiremeyebilir veya size sarılmak için koşarken sendeleyebilir … düşmeden ona hemen sarılın. !

Hayatınız nasıl değişiyor? : Çocuğunuz hayatın zorlukları ile karşılaştığında gözyaşlarına boğulabilir, bağırabilir. Ondan susmasını veya durmasını istemeyin – büyük bir ihtimalle duramaz zaten. Onun yerine sabırlı olun, onu rahatlatmaya hazır olduğunuzu gösterin, ona varlığınızı hissettirin. İlk fırtınayı atlattıktan sonra sakinleşecektir.

Ebeveynlerden İpuçları : Kütüphane – kitapçı eğlencesi “Çocuğunuzu meşgul tutmak zordur. Size bir kitapçıya veya kütüphaneye gitmenizi tavsiye ederim. Kitaplar, kasetler, DVD’ler, özel materyaller, kırtasiye ürünleri arasında çok güzel vakit geçiriyorlar ve onlara bakmak bedava.”

Fiziksel Gelişim : Büyük Tutkular

Çocuğunuz son birkaç aydır etrafını keşfetmekle meşgul – objeleri kavramak, incelemek, onları ağzına almak, yere vurmak gibi. Diğer taraftan onun kendi fiziksel yeterliliklerini sınamayı sevdiğini de farketmiş olmaşısınız. Yürüyebildiğini biliyor yani mutlaka ağır birşeyler örneğin kutular taşımak isteyecektir ve çoğunlukla beceremeyecektir. Artık kanepenin üstüne çok rahat tırmanabiliyor, yani artık sandalyeyi mutfak tezgahının yanına itip, daha yukarılara ulaşıp, oraları incelemek istemesi doğal olacaktır. Eğer halen yapmadı iseniz, bu gibi girişimlerie yönelik evinizi güvenli hale dönüştürün. Mutfaktaki tehlikeli araçları ulaşılabilir mesafeden kaldırın hatta mümkün ise kilit altına alın, sıcak tencerelere dikkat edin. Evdeki temizlik araç, gereç ve ürünlerini, ilaçları sakın açık alanda bırakmayın.

Neler Yapabilirsiniz?

Eğer çocuğunuz kendi fiziksel yeterliliklerini sizinle beraber sınamak istiyorsa, çocuk gelişim uzmanı Marilyn Segal’ın komik oyununu onunla oynamayı deneyebilirsiniz : Onu ellerinden tutun ve sizinle birlikte aşağı eğilmesini sağlayın. Beraber aşağı yukarı eğiliğ kalkarken ona tatlı melodiler mırıldanın :

“Dizlerimizi bükeriz,

Aşağı doğru gideriz,

Ama hep böyle kalmaz,

Sonra yavaş yavaş eski halimize dönerizzzzz ”

Eğer çocuğunuz yürümekte zorlanıyorsa, uzmanların önerdiği çocuğunuzun kendisine güvenini arttıracak şu aktiviteyi deneyebilirsiniz. İlk başta çocuğunuzun sırtı duvara gelecek şekilde ayakta durmasının sağlayın. Siz de onun karşısında bir metre kadar uzakta durun. Elinizi uzatın ve çocuğunuzun ona uzanıp tutmasını sağlayın. Bir, iki adım geri giderek diğer elinizi tutmasını isteyin. Sonra onu tekrar duvar kenarına götürün ve aynı aktiviteyi defalarca tekrarlayın. Giderek daha uzaklaşın ve çocuğunuzun size doğru gelmasını sağlayın.

Diğer Gelişmeler : İstiflemek ve çizmek

16 aylık bebeğiniz artık el ve parmaklarını daha rahat kullanıyor. Artık iki, üç küpü üstüste koyabiliyor ve sonra hemen deviriyor. Siz kitap okurken, o da sayfaları çevirmekte ısrar ediyor ve hatta artık topluca sayfaları baştan sona almak yerine, birer, ikişer çevirebiliyor. Eğer eline renkli boyama kalemi veriseniz artık onunla ne yapacağını çok iyi biliyor ve muhtemelen önüne gelen heryeri çizmeye çalışıyor; kitaplar, duvalar, mobilyalar , kısacası artık onun boyama aktivitelerini çok yakından takip etmelisiniz. Ayrıca dönemine uygun hazıranmış levhalardaki yuvarlak, kare, vs. gibi şekilleri doğru yerlerine yerleştirebiliyor.

Bu parmak boyası için ideal bir zaman. Kendi parmak boyanızı kendiniz de üretebilirsiniz. İki kaşık una biraz su katın ve bir kaç damla gıda boyası ekleyin. Boyamayı çocuğunuz için iyice kolaylaştırmak adına boyamayı yapacağı karton, kağıt, vs malzemeyi masaya veya yere arkasından bantla tutturup, sabitleyin. Sonra büyükçe bir damla boyayı kağıda kondurun ve ona nasıl boyama yapabileceğini gösterin. Eğer onun yaratıcılığını saklamak istiyorsanız, aynı boyutlarda temiz bir kağıdı diğerinin üstüne bastırın ve sonra çekin, kurumaya bırakın.

Konuşma ve Anlama Gelişimi : İnce Beceriler


Son haftalarda, aylarda çocuğunuzun kendi özgürlüğünü test ettiğini gördünüz, ama uzmanlar der ki, eğer bir çocuk kendinin konuşabildiğini anlarsa artık bir birey olduğunu da kavrar. 16 aylık çocuğunuz şu an en fazla altı, yedi tane kelimeyi net söyleyebiliyor, belki daha da fazla. Ama halen sözsüz iletişime daha fazla başvuruyor, eliyle gösteriyor, diğer jest veya miniklerini kullanıyor.

Çocuğunuz şu anda konuşabildiğinden çok daha fazlasını anlayabiliyor. (Çocuklar için anlaşılabilmek adına asıl zor olan konuşmak değil, dudakları, dili ve nefesi arasındaki koordinasyonu kurmaktır) Örneğin birgün ev içinde eşinize kaybolmuş anahtarlarınızın nerede olduğunu sorduğunuzda, size anahtarlarınızın yerini 16 aylık çocuğunuz gösterebilir. Veya ondan ayakkabılarını getirmesini istediğinizde içeri odaya gidip, dolabını açıp, bir dakika sonra ellerinde ayakkabıları ile yanınıza dönebilir, o gerçekten sizin ne dediğinizi anlar.

Neler Yapabilirsiniz?

Onun iletişim becerilerini geliştirirken, sizin de onunla yavaşça ve anlaşılır şekilde konuşun. Çocuğunuz daha küçükken kullandığınız şarkımsı konuşma şeklini artık bıraktınız, ama artık onun dikkatini çekmek için basit kelimeler ve deyimler kullanabiliyorsunuz. Sizin kelimeleri doğru şekilde kullanmanız onun kelimeler üzerinde kafa karışıklığı yaşamamasını sağlar. Ayrıca çocuğunuzu dikkatle dinlemeniz de çok önemlidir.

Diğer Gelişmeler : Beş duyuyu geliştirmek, daha fazla okumak

Çocuğunuz için hergün ayrı bir macera. Onun dokunma, koklama, test etme, ve eline ne geçerse tadına bakma durumlarına siz de şahit oluyorsunuz. Bu şekilde herşeyi araştırarak çocuuklar etraflarındakileri niteliklerine göre ayrıştırmayı öğrenir. Örneğin açık alanda çocuğunuzun bir solucanın peşine düştüğünü izlemek çok keyiflidir.

Bu öğrenme tecrübelerini, çocuğunuzla konuşarak çok daha öğretici hale getirebilirsin. Etrafta duyduğunuz sesleri isimlendirin : “Kuşun sesini duydun mu?” ” Rüzgarla hışırdayan ağaçların sesini duyuyor musun?, “Gelen otomobilin sesini duyuyor musun? ” veya ondan daha spesifik birşey isteyebilirsiniz : ” Hadi bana renkli çiçekler bulmakda yardımcı ol”. Gözlemlemek, dinlemek, araştırmak çocuğunuzun önemli duyularının gelişmesine yardımcı olacaktır.

16 aylık çocuğunuz artık aynı yerde birkaç dakikadan fazla oturmak istemiyor, artık ona hikayeler okumanıza daha çok ilgi gösteriyor. Sakın kitap okurken, size resimleri gösterdiğinde, sizi dinlemiyor diye hayal kırıklığına uğramayın. Çocuğunuzun bir diğer sevdiği şey de baktığı kitapta bildiği resimleri gördüğünde onların isimlerini stekrar tekrar söylemektir ( örneğin tok, kuş, kedi, vs. ) . Eğer ona “kuş nerede?” diye sorarsanız, size heyecanla gösterecektir. Ayrıca sizinle birlikte sayfaları çevirmeye bayılır.

Sosyal ve Duygusal Gelişim : Diğer Çocuklarla İletişim

Bu erken yaşında bile çocuğunuz olumlu davranışları nedeniyle ödüllendirildiğini öğrenir; sarılmalar, öpücükler, alkışlar. Etrafındaki insanların doğru bulmadığı şeyler yaptığında ise olumsuz tepki gördüğünü, cezalandırıldığını anlar. ( hatta farklı insanların aynı şeye farklı tepkiler verdiğini bile anlar)

Çocuğunuzda gözlemleyeceğiniz sosyal etkileşimler şu anda temel seviyede : el sallamak, gülmek, cee-e oynamak, basit talimatları takip etmek. Ama bütün bu gelişimler çocuğunuzun kendi tarzında olacaktır. 16 aylık bebeğiniz siz ona ne verirseniz, onu alır ve size de yansıtır. Siz eğer onu öper, sarılırsanız, o da size aynı şeyleri yapacaktır.

Diğer Gelişmeler : Bireysel farkındalığı geliştirmek

Bir yeni doğan kendisi ile annesi ve hatta etraftaki obleri bile ayırdedemez. Etrafındaki dünyayı tatmak, dokunmak, gülmek, ve duymak zaman içinde onun ayrı bir varlık olduğunu anlamasını sağlar. Çocuğunuz 16 aylık olduğunda artık bir birey olduğunu bilir, ama sizi bir uzantısıymışsınız gibi kullanır. Örneğin erişemediği bir oyuncak gördüğünde, sizi o yöne iter ve oyuncağı alarak ona vermenizi ister.Veya merdivenlerden çıkarken rahat değilse, elinizi kavrar ve sizden yardım ister.

Bu dönemde çocuğunuz güçlü ve dünyanın merkezinde olduğunu bilir. Sizin onun gelişimleri nedeniyle duyduğunuz heyecanınızı, takdirinizi, ilginizi daha fazlasını sağlayabilmek için kullanır . Yaptığı herşeyde başarılı olmak ister. Kendinden çok daha büyük veya ağır objeleri taşımaya kalktığında aman etrafta olun. Ona yardım etmekten çok, onun çabasını takdir edin. Eğer başarısız olursa bırakın kendi hayal kırıklığı ile yüzleşsin, yakında bir daha dener ve başarılı olur.

Ona kendi kendine birşeyler yapma imkanı verebilirsiniz. Örneğin küçük çocuklar için yemek yapma setlerinden alabilir, onun yaptığı yemekleri karşılıklı keyifle tadabilirsiniz.

Kaynak : Babycenter.com

...:::Mevlevi Tatlısı:::...

 

Merhabalar;
Malum bu aralar sıklıkla tatlı tarifleri paylaşıyorum sizlerle. Bu aralar tatlı krizim yine üzerimde :) Tercihim çoğunlukla sütlü tatlılardan yana olsa da, arada değişiklik de yapıyorum. Bu tatlı da Diyar-ı Mevlana'dan paylaşabileceğim en manidar tatlardan biri sanırım.Özellikle bir hurmasever olarak herkese tavsiye edebileceğim, şekersiz, çocuklara da güvenle yedirebileceğiniz sağlıklı bir vitamin kaynağı, enerji deposu. Hemen tarife geçeyim:

Malzemeler:
250 gr hurma
1 fincan iri dövülmüş ceviz
1 fincan kuru üzüm - çekirdeksiz
2 yemek kaşığı tahin
2 çay kaşığı tarçın

Hurmaların çekirdeklerini çıkarıp ufak ufak doğrayın. diğer tüm malzemelerle birlikte karıştırın.




Bu hale gelen karışımı yuvarlak şekilde elinizde sıkın ve bu minik topları ister hindistan cevizine isterseniz dövülmüş bademe bulayın. Afiyet olsun.

İhtiyaç Dairesi

 

Öyle beğendim ki bu fotoyu.
Öyle beğendim ki...
Yorum bile yapamayacak kadar..

MUHLAMA

 

2007 senesinde Uzungöl'de yediğim o muhteşem tadı unutmama imkan yok. Hatta dönüşte bol bol denemeler yaptım. Aslında Trabzon'dan muhlamanın özel peynirinden almıştım ama ancak uçağa bindiğimde hatırladım yanıma almayı unuttuğumu:S Yine de dediğim gibi çok deneme yaptım, kaşar peyniri ile.. Her seferinde de yeterli akışkan kıvamı elde edemediğimi düşünüp, tadı güzel olmasına rağmen o tadı yakalayamadığımdan üzülürdüm. Taa ki sevgili Handenur'un muhlama tarifini okuyana kadar. Meğer içine su koymak gerekiyormuş:) Her zamanki gibi ölçülleri kafama göre yaptım ama biz çok beğendik, bir çırpıda yedik:) Haa bu arada aynı anda birkaç yemek birden yapmaya çalışırken mısır ununu bir anlık dalgınlıkla karıştırmayı bırakmıştım. Altın sarısı yerine bronz oldu ama ayrı bir koku vermiş hoş olmuş..


Malzemeler:

2 yemek kaşığı tepeleme tereyağ
3,5 yemek kaşığı tepeleme mısır unu
yeterince kaynar su
1,5 su bardağı küp küp doğranmış kaşar peyniri


Tereyağı eritip içine mısır ununu ekleyin. Karıştırarak kavrulmasını sağlayın. Kavrulunca kaynar sudan azar azar ekleyin. Akışkan bir kıvama gelince kaşar peyniri ekleyin. Ben kaşardan sonra da koyulaşınca biraz daha su ekleyip kıvama getirmeye çalıştım. Uzungöl'deki muhteşem tadı yakalamama imkan yok biliyorum ama kilometrelerce uzaktayken de oraları hatırlatan güzel bir tat yakalamış oldum. Deneyin eminim siz de çok beğeneceksiniz.

Sobe..Sobeee:)


Sevgili arkadaşım egeninannesi beni sobelemişti ancak ben geçen haftaki yoğunluktan fırsat bulup yazamamıştım. Çantamın içinde neler olduğu ile ilgili bir sobe imiş bu.. Yani mutlaka yanımızda bulundurduklarımız. İşte benim çantamdakiler. soldan sağa.. yukarıdan başlayarak...
1. serviste okumak üzere çerez kitabım
2. kremim - olmazsa olmazım
3. su
4. cüzdanım
5. sarı evrak çantam ( içinde not defteri, ehliyet, oğlumun ve benim kimliklerimiz vb var. )

6. anahtarlarım
7. aynam - olmazsa olmazım
8. eldivenim
9. İkinci not defterim
10. HDD
11. Cep Telefonlarım

İşte bu kadar:) Günlük yanımda bulunanlar bunlar.yanıma çanta almadığım nadir zamanlarımda bile mutlaka aynamı ve kremimi almaya özen gösteririm.

Tiramisu - Kedi Dili İle -

 


Malum bir kahve tiryakisinden başka ne beklenebilirdi ki:) Neskafenin her haline varım. Tabi artık neskafe derken granül kahveden bahsediyorum. Yoksa marka olarak düşünmeyin. Malum bazı markalar zaman içinde o maddenin ismi haline geliveriyorlar ki bu da bir marka için en büyük başarılardan biri. Yemek bloğunda da markadan bahseden bir ben varım sanırım:P Birazdan yapılmak üzere aklımda bir marka tescili var çünkü.. O da buraya böylece yansıdı..
Gelelim tiramisunun yapılışına.. Malum kahveli de olunca çok çok sevdiğimden bir kez daha bahsetmeme gerek yok sanırım. Bim'de gezerken önüme çıkan kedi dili bisküvilere atlayıp, üstüne bir de labne peynirini kaptığım gibi eve gitmem ve yapmam bir oldu nerdeyse:) Bu aralar da kaybttiğim enerjiyi geri kazanma çabasındayım ya bol bol tatlılarlayım:)

Malzemeler:

2 paket kedi dili - 24 adet -
1 litre süt
1 su b.toz şeker
2 çorba k.un
1 çorba k.nişasta
1 yumurta sarısı
0,75 p.labne peyniri
2 çorba k.granül kahve
3 çorba k.toz şeker
1,5 su bardağı ılık süt

 

Her zamanki gibi sütü kaynatıyoruz. bir diğer kapta biraz süt ile iyice çırptığımız un, şeker, nişasta ve yumurta sarısını kaynayan sütün içine yavaş yavaş ilave ediyoruz. Tabi bir yandan da hızlı hızlı çırpma teli ile karıştırıyoruz. Krema ılık hale gelince içine labne peynirini koyup mikser ile çırpıyoruz. Diğer yandan kedi dili bisküvilerini ılık süt içine nescafe attığımız kaba daldırıp borcama tek sıra olarak yerleştiriyoruz. Şekerli kısımları mutlaka yukarı gelmeli. Bir sıra bitince kremanın yarısını üstüne döküyoruz. İkinci sırayı da aynı bu şekilde kahveye batırarak diziyoruz. Üserine de kalan kremayı döküp soğumaya bırakıyoruz. Mümkünse 1 saat kadar buzdolabında dinlendirin. Ama benim gibi sabırsızsnız hemen de yiyebilirsiniz:) Servis etmeden önce üzerine kakao serpin ( elekten ).

Not: Kedi dili bisküvileri ıslatmak için kullandığınız kahveli sütün içine ben şeker atmayı tercih etmedim. kahvenin o acımsılığını sevdiğimden. zaten krema da tolere ediyor. Siz dilerseniz az şeker koyabilirsiniz.

Çocukluk Mimi




Sevgili kardeşim bana şeker mi şeker bir mim göndermiş. Eski günlerimi hatırladım, andım, sevindim. Çocukluk bambaşka birşey. Buyrun işte ben ve çocukluğum:)

1. Sizi mimleyen kişinin linkini verin: Urfatutkunu

2. Çocukluğunuzda anne ve babanızla (ya da aile büyükleri) yaptığınız ve sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay veya bir aktivite...ve hangi yönünüze katkısı oldu?

Her türlü meselede, kendimi bildim bileli annem ve babam hem kardeşimden hem denden fikir alırlardı. Bu öyle ufak tefek olaylar için değil, mesela birinde yeni yapılan bir evimi< vardı onun satılması ile ilgili babam fikrimizi sormuştu. Bir istişare kurulu gibiydik. O kuruldan ne sonuç çıkarsa demokratik bir çerçevede onu uygulardık hayatımızda… bu uygulama benim için çok çok önemli oldu ve aynını kendi çocuğumla olan ilişkimizde de mutlaka hayata geçirmeyi düşünüyorum..

3. Çocukken oynamayı en sevdiğiniz oyun ve oyun aparatı neydi?

yakartop, çelikçomak benim vazgeçilmez oyunlarımdandı
Bir de saatlerce bisiklet tepesinde gezer dururdum.

4. Çocukluğunuz veya ilk gençliğinizle ilgili keşke daha farklı olsaydı dediğiniz bir durum?

böyle bir keşke hatırlayamadım.

5. Sokakta oynar mıydınız? Neler oynardınız?

çocuk olur da sokakta oynamaz mı:)
Hiç içeri girmezdim ki ben.
Saklambaç, yakartop, çelik çomak ve hatta uzun eşekJ
Bir de ağaç tepelerinde gezmeyi ve çamurdan fırın yapmayı çok severdim.

6. Çocukluk veya ilk gençlikle ilgili iyi ki böyle olmuş dediğiniz bir olay?

çocukluğum iyi ki müstakil bir evde geçmiş.
Oyunun dibine vurdum resmen, şükür şunu da yapsaydım dediğim bir şey kalmadı çocukluğuma dair.

7. Varsa çocukluk dönemine ait bugünü etkileyen bir olay veya anı.

Dedemin her seferinde eğik atışla, havuz problemiyle veya trigonometri ile ilgili soruları ( bayramlarda bile )
Büyükbabamın elektrik bilgisini aktarmaları ve ezberlemeye çalıştığım tüm o uzun sureleri ezbere bilmesi ( ki bu beni her defasında yeniden ve yeniden şaşırtırdı )
Babannemin harika el becerileri, düzeni, tam bir Konya’lı olması
Anneannemin mütevaziliği, sakinliği, balkan izlerini hala taşıması…
Tüm bunlar ve daha nicesi ve nicesi..

ben de sevgili tiryaki ve egeninannesi arkadaşlarımı mimliyorum.

Çalışan Anne Masalları



Yazmaya atölyenin ortasında, denetimin en can alıcı noktasında başladım.
Aslında iyi de oldu bu yoğunluk.
Çalışan anne olmak nasıl bir şey, onu anlatacaktım..
tam da zamanını buldu işte…

Tüm gün atölyede koşturmuş, denetçilerin acımasız sorularına cevap vermeye çalışmışken, ayaklarınızın ağrısını yüzünüze yansıtmamaya çalışmış, yorgun ve uykusuz göz kapaklarınızın üzerine her dakika binen o müthiş ağırlığın giderek çoğaldığını hissetmişken…
Neskafenin dibine vurmuşken ve gelişen tüm aksilikleri rapor etmeniz söylenmişken, aklınıza geliverir madalyonun bir diğer yüzü…

Tüm bunları hiç yaşanmamış farz etmeli, evinizden içeri adım attığınızda, yüzünüzde bir gülümseme yürüyebilmelisiniz anne iseniz. Çünkü evde bekleyen o masum bakış, sizin gün içinde ne gibi badireler atlattığınızla hiç ama hiç ilgilenmez. Onun için bir oyuncakları, bir tanımaya çalıştığı koskocaman dünya denen bir şey, bir de bu koskoca dünyada sığınacağı siz varsınızdır sadece. Üstelik sabah 7de evden çıkmanıza, akşam 7de eve girmenize de bir türlü anlam veremez bu minik yürek. Kariyer yapmanız, para kazanmanız onun umurunda değildir. O sadece sizi özleyip, sizi beklemişken, bir kenara çekilip yoruldum diyemezsiniz. Birazdan devam edelim annelik mesleğine diyemezsiniz.. Bunun bir molası yoktur, bunu taa hamileyken fark edersiniz. Artık her şeyiniz o minik yürek olmuştur. Tüm gün atölyede o minik elleri düşünerek yürürsünüz. Aklınızda hep o vardır ama siz revize edilecek ürünleri düşünür, üretimi tamamlanmış ürünleri son kontrole alırsınız. Oysa bedeninizin de okkalıca bir kontrole ihtiyacı vardır ama duymazdan, görmezden gelirsiniz kendinizi.

Her şeye rağmen, ne kadar yorulsanız, ne kadar bitkin düşseniz de, evde sizi bekleyen o minik şarj cihazınızı düşünür ve hemen boşalan yetilerinizi doldurmaya gidersiniz. Ve her gün yeniden ve yeniden şükredersiniz…

Çalışan anne olmakla ilgili paylaşacağım çok şey var…zamanı geldikçe…ilk bu yazımla başlamış olalım. Yazının başı bir mekanik atölyesinde başlamış olup, minik yüreğin bulunduğu evde devamı getirilmiştir. İçimin en derinini hissettiremesem de, içimdekileri çok kolay yazıya dökemesem, kendimi ifade edecek kelimeleri özenle seçemesem de, ana hatlarıyla da olsa umarım anlatabilmişimdir nedir çalışan anne olmak.. nice yazılarda görüşmek dileğiyle…



Aynı yazı anarenklerde de yayınlanmıştır. tık tık...

3 Renk Patates Salatası

 

3 renkli patates salatasını yapmak istiyordum. Ancak genelde olduğu gibi kek kalıbından da çıkarmak istemiyordum. Çünkü onu kesmek, servis etmek yerine, kişiye özel, tek porsiyonluk olmaları benim için çok daha önemliydi. ben de evdeki minik kaselere yaptım. Böylece kolayca servis edebildim.

Malzemeler:
4 adet orta boy patates
1 büyük havuç
yeterince kırmızı lahana
1/4 demet maydonoz
tuzot
sıvıyağ

Patatesleri haşlayıp kabuklarını soyun. iyice püre haline getirip, içine yağ ve tuzot ekleyin (damak tadınıza göre kendiniz ayarlayın. Tuzot yerine kekik, nane vb baharatlardan da kullanabilirsiniz). Bu karışımı 3 parçaya ayırın. Parçalardan birine çok ince doğranmış maydonozu, diğerlerine de rendenin en küçük yeri ile rendelenmiş havuç ve lahanayı ayrı ayrı ekleyip karıştırın. Her kasenin altına önce sera streç serin. içine istediğiniz sıra ile bu 3 karışımdan da koyun.Tabağa ters çevirip çıkarın. Afiyet olsun...

...:::Elmalı Rulo:::...

 


Cumartesi günü  gelecek olan misafirlerime ne yapsam diye düşünürken, bir öneri de misafirimizden geldi :) Aramızdaki samimiyete binaen, elmalı her türlü pastayı sevdiğini söyledi arkadaşımız. Ben de önce milföylü elmalı turta yapayım diye düşünürken, daha kendime özgü bir tat bulma çabasına girdim. Zaten malum hiç tariflere sadık kalamıyorum. Çalışan bir bayan olarak da her işimi pratik yapmalıyım. Daha önceleri yapımı 2-3 gün süren pastalar da yapmış olmama rağmen, artık oğluma daha çok vakit ayırabilmek için çok daha pratik tariflere yöneliyorum. Bu elmalı rulo da kendi kendime ürettiğim ve misafirlerimden de tam not alabildiğim ( çok şükür ) bir tarif..

Malzemeler:

2 büyük boy elma
2,5 paket piknik bisküvi
Yarım çay bardağı çekrdeksiz kuru üzüm
1 tatlı kaşığı tarçın
1 tatlı kaşığı pudra şekeri
1 paket vanilya
Hindistan cevizi


 
Elmaları rendenin büyük kısmından rendeleyin. Bisküvileri de rondoda un haline getirin. Diğer tüm malzemelerle birlikte yoğurun. Rulo şekline getirin ve dışına tamamen hindistan cevizi serpin. Bir sera streçin içine koyup sarın. Birkaç saat buzdolabında bekletip dilim dilim keserek servis yapın. Afiyet olsun.

Mercimekli Milföy Böreği

 

Mercimekli bir börek.. Hmmmm, doğrusu ben pek düşünememiştim peynirli ve patatesli böreklere bayılan biri olarak. Ama denedim, beğendim, ve yiyenler de çok çok beğendiler. Hemen yapılışına geçeyim:

Malzemeler:

2 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek
1 büyük soğan
12 yaprak milföy hamuru
1 tatlı kaşığı pul biber
2 yemek kaşığı sıvıyağ
Tuz

Soğanı ufak ufak soğrayın, sıvıyağda kavrun. Soğanlar kavrulduktan sonra mercimeğinçok az suyu ile birlikte ( yarım çay bardağı kadar ) soğanlarla kavurmaya başlayın. Suyunu çektikten sonra  ocağı kapatın ve tuzu ve biberini atıp karıştırın. Diğer yandan milföyleri oklavayla hafifçe açın, kenarlarından 6 eşit parçaya bölün. 



En baştaki parçaları resimdeki gibi birleştirip ortasını bir çanak haline getirin. Bu çanağa da bolca mercimekli içten koyun. Saç örgüsü şeklinde kapatın, tepsiye yerleştirip, biraz sıvıyağla karıştırılmış yumurta sarısını sürün. Üzerine de susam veya çörek otu serperek 200 derecede ısıtılmış fırında pişirin.

Afiyet Olsun...

...:::Bir İyilik Hareketi:::...

 

 


Bir iyiliği yapandan çok, başlatan kazanır sanırım. Yani onun payına düşen çok daha büyük bir dilim olur sanki. 10marifet'te de böyle bir iyilik hareketi başlatıldı. Asıl amacı unutulmuş bir geleneği sürdürebilmekti. Hatırlarsınız siz de, eskiden özel günlerde insanlar birbirlerine tebrik kartları gönderirlerdi. Çocukluk zamanlarımda biz de tanıdıklarımızdan sık sık böyle kartlar alırdık.. Özenle de saklanırdı o kartlar.. İnanın hala da saklandıkları yerde duruyorlar.. Şimdi teknoloji devrine geldik malum. Bir sms gönderiveriyoruz sevdiklerimize.. ne sesini duyuyoruz, ne de ona bir hatıra bırakıyoruz kendimizden, yıllar sonra görüldükçe bizi hatırlatacak.. Teknoloji mi suçlu yoksa biz miyiz? Bence bir gün kılıçları kuşanıp kavgaya gelecek teknoloji denen sanal varlık. Kendiniz ettiniz kendiniz buldunuz diyecek.. Ben değil miyim işlerinizi kolaylaştıran? Yardım etmeye geldim günah keçiniz oldum diyecek sanki..

 Teknoloji bize birçok işimizde yardımcı, ama yardım ederken de tembelleşin, değerlerinizi kaybedin demiyor. Yakında biz insanlar Ramazan davulcuları yerine de sokaklarda davul çalan robot yaparız bakın bekleyin.. Ya sahip çıkacağız, ya da silinip gidecek bu güzel değerlerimiz..

Sözü nerden nereye getirdim. Diyeceğim şu idi. 10 marifetteki kartpostal kampanyası neticesinde, bir bayan oraya yorum bırakarak lösemili çocuklara da bu kartlardan gönderip gönderemeyeceğimizi sordu. İşte diyorum ya, birşeyi yapandan çok başlatan kapar meyvenin büyük yanını diye.. O çocuklara bu vesileyle yapılan her güzellik neticesi, hanesine bir artı girecek o bayanın, ne güzel.. Tabi bu kampanyayı başlatan sevgili arkadaşım en büyüğünü alacak.. Ve bu çalışmaların sonunda elbette en çok ama en çok o şirin çocuklar sevinecek..

İşte yukarıdaki kartlar ile Bismillah diyerek başladım ben de bu iyilik hareketine. Konya'daki Onkoloji Hastanesi ile - işten ne zaman fırsat bulabilirsem - hemen görüşmek istiyorum. Eğer kısmet olursa kartlarımı kendim gidip vermek istiyorum o yavrulara. Bu kartlar umarım ki onları sevindirecek, bizler de hal ve kal diliyle dualarımızla yanlarında olduğumuzu hissedeceğiz ve böylece mutlu olacağız..

Netice ne mi?

Unutulmayan adetler
Mutlu bireyler
Kazanılan dostluklar
ve dudakalrdaki tebessümler...
Selametle cumanız mübarek olsun...

Tavukta Güvenlik


Sevgili Aslıhan ( urfatutkunu ) çok çok güzel bir yazı paylaştı bir süre önce. Ne zamandır aklımdaydı paylaşmak ancak biraz tembelli kettim sanırım. Bugün en az 4-5 blogda bu yazının yayınlanmış olduğunu görüp, ben de eklemeye karar verdim. Daha doğrusu zaten yayınlamak istiyordum da hızlandırdım diyelim. Sevgili Aslıhan ( namıdeğer kardeşim :)) bizzat erpiliç tesislerine gidip gördüğü, birebir dinleyip şahit olduğu durumları paylaşmış yazısında. İnanın çok faydalanacaksınız mutlaka okuyun derim. yazının orjinali için buraya tıklayın.

Arkadaşlar geçtiğimiz aylarda Erpiliç'in Göynük tesislerini gezdim. Yanımda iki de Gıda Mühendisi arkadaşım vardı. Gözlemlerimi ve gezi notlarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle şunu söylemek isterim ki bir makina mühendisi olarak çok fabrika gezdim. Ancak (PİS İŞ YAPTIĞI HÂLDE) bu kadar hijyenik ve sistemli bir fabrika daha evvel hiç görmedim. Girmeden önce hepimize bone, maske, beyaz çizme ve beyaz kap (kısa manto) giydirdiler. Ellerimizi ve ayaklarımızı iki-üç çeşit dezenfektana soktuk. eğer sokmazsanız, turnike açılmıyor ve fabrikaya giremiyorsunuz.

Et Balık Kurumuna satmak için alınan 20 civcivle başlayan çalışmalar, et balık özelleşince Erpiliç'in kendi kesimhanesini kurması ile devam eder ve ardından da büyüme gelir. Şu an biri Göynük'te (günlük 300.000 tavuk kesim kapasiteli) biri Bolu merkezde olmak üzere iki kesimhanesi vardır. Kurucusu, ülkede ilk 500den 150. iş adamı olan, ama sokakta lastik giyen köylü Mehmet ağa durumundaki mütevazi bir amcadır.

Tavuk yetiştiricileri yem kullanırlar ve bu yemde hayvan kemiği tozu kullanılması şarttır. Bu yemler yurtdışından gelir ve içinde hangi hayvanın kemiği var bilemezsiniz. Çünkü ülkemize girişte bir kontrol ya da ciddi bir ceza uygulaması yoktur. Dolayısıyla domuz kemiği olma ihtimali de var. Erpiliç kendi entegre yem tesisini kurmuştur ve yemi üretirken sadece tavuk kemiği kullanılmaktadır.

Tüm üreticiler tavuğa antibiyotik verirler. Erpiliç antibiyotik verimini kesimden 3 gün önce bırakır. %5-10 arası kayıpları oluyormuş bu yüzden . Ama bırakmazsa mundar olur tavuklar. Köylerde bile kesimden 3 gün önce kafese kapatılır ki fıkhi olarak temizlensin diye. Çünkü tavuk her bulduğunu yer. Belki akrep yedi. Antibiyotikli tavuğun paketini açtığınızda zaten tavuk eczane gibi kokar, farketmişsinizdir mutlaka marketten alınan tavuklarda.

Tavuğu kesmeden önce bayıltıcı elektirk veriyorlar. Tavuğu banttan çıkarıp yere geri bırakırsan 60-90 sn arası dirilmesi lazım. Ama bazı firmalar elk ile öldürüyor. Bu durumda hayvan mundar olur. Bu elektriği vermelerinin nedeni tavuğun çırpınarak banttan çıkmaması için.

Erpiliç'te tavuklar elle tek tek kesiliyor. Basında çok tartışılan Erpiliç kesim bıçaklarında Bismillahi Allahuekber yazıyor. Kesim için özel yaptırılmış İsviçre bıçakları bunlar. Ve sadece şah damarı kesiliyor kurbandaki gibi. Kafası koparılmıyor mundar olmasın diye. Kesimhane de dahil her yeri gezdim. Hakikaten böyle olduğunu gördüm.

Tavuk vücut ısısı normalde 42 derece. Kesilince tavuk ölüyor ama hücreleri ölmüyor. Bu nedenle büzüşüyor. Eğer keser kesmez yolmazsanız büzüşmeden dolayı yolarken derisi de kopar. Ayrıca günde 300bin tavuk kesiliyor ve elle yolunması mümkün değil. Bu nedenle tavuğu 52 derece suya sokuyorlar. Böylece vucut ısısı 42 derece oluyor ve makina yoluyor. Fabrikaya bir çok uzman getirtmişler. En son Hayrettin Karaman da gelmiş. Ve hepsi caizlik konusunda onay vermişler. Ama diğer bazı firmalar 53-54 derecede suya batırıyor. Bu durum caiz olmuyormuş. Kuru yolum teknolojisi de dünyada yok. Seri üretimde kuru yolum yaptım diyen yalan söyler deniyor, takdir edersiniz ki 300.000 tavuk az bir rakam değil.

Tavuğa klor verilmesi mecburiymiş, gıda mühendisleri bu konuyu daha iyi kavradılar. Ben neden mecbur olduğunu çok aklımda tutamadım. Her firma veriyormuş zaten mecburi olduğu için. Erpiliçte de veriliyor ama bunlar gaz klor kullanıyorlar. Diğer firmalar sıvı klor kullanıyor. Tavuğun rengi beyaz olursa makbul değildir. Klordandır o beyazlık. Sıvı klor tavukta gömülü kalır. Ama bunlar gaz kullanınca, işini bitiren gaz ortamı terkeder fizik kanunları gereğince. Tavuğun gerçek rengi, elimize baktığımızda gördüğümüz renkmiş. Bunu geçen gün bir organik gıda uzmanı da söyledi tv'de. Marketten aldığımız bazı tavuklar karbeyaz. Meğer sıvı klor nedeniyle böyleymiş.

Erpiliç'te iki çeşit kasalama sistemi var. Beyaz kasalar yere konuyor. İçine kesinlikle bişey konmaz. Mavi kasalar onun üstüne konuyor. Tavuk da bunun yani mavinin içine konuyor. Böylece tavuk asla yere konmamış oluyor.

Her çalışanda işine uygun kıyafet var. Buzdolabı bölümünde çalışanlar var. Ona göre korumalı giyiniyorlar. Çalışan memnuniyetine baya önem verdiklerini gözlemledim.

Tavuğun iç organlarını çıkaran bir makina var. Son teknoloji. Parçalamadan tümden çıkarıyor. Pislik necaset tavuğa bulaşmıyor yani. Bir veteriner var. Tek tek kontrol ediyor iç organları. Hastalık varsa derhal müdahale etmek için. Ayrıca bu iç organ sıyırma makinasının ucu, bir tavuğun organlarını çıkardıktan sonra tekrar yerine giriyor ve içeride otomatik olarak dezenfekte edilip ikinci tavuğa sıfır uçmuş gibi giriyor. Nedeni, ilk tavukta hastalık varsa, ikinciye bulaşmasın diye. Gerçekten insan sağlığı ve İslam adına her şey düşünülmüş. Hayran kaldım gezerken.

Tavuk şoklama odaları var. Raf ömrü bir yıl olan ürünleri burada tutuyorlar. Eğer taze ürünü böyle şoklamazlarsa raf ömrü bu kadar uzun olamaz. Ama bizler evde aldığımız ürünü dondurucuya atsak da şoklanmış olmuyor. Bakteri oluşabiliyor ve besin değeri de kalmıyor.

Bir tavukta 200gr kan olur. Erpiliç kanı akıtıyor kesince (Gerçekten de yaptıkları giderin içi kandan bir dere gibiydi). Ancak diğer firmalar akıtmıyor. Bir tavukta 200 gr kan olunca günde 300bin tavuktan 60 ton eder. Bu korkunç bir rakam . İnsanlar bu kiloyu saklamaya çalışıyorlar. Kanı akmamış tavuğun kanları kılcal damarlarında kalıyor. Ve bu tavuğun rengi morumsu olur. Bize de denk gelmişti marketten, neden mor diye düşünüyorduk. Meğer sebep buymuş.

İçinden ped çıkan tavuklar var. Firmalar pedi suya batırıp koyuyorlar ve böylece ağır çekiyor. Bir tane ıslatılmış ped 50 gram olsa 50*300 000= 15 ton eder. Tüketici bunu kabullenirse üretici de yapar tabi. Ama erpilicin sadece tabaklı bagetinde var ki o da suyunu salıyor. O nedenle. Geçenlerde annem marketten yanlışlıkla farklı bir marka tavuk almış ne yazık ki. Markayı söylemeyeyim, gıybet olmasın. Tavuğun altından çıkan poliüretan tabak resmen kurşun gibiydi. Tabakta özel delikler vardı ve bu deliklerden de su girmiş tabağa. Hayatımda hiç öyle bir poliüretan görmemiştim. Kuş gibi olması gerekirken baya bir ağırdı. Firmaya maille şikayet ettim durumu ve saçma sapan bir cevap yolladılar. Yani firmalar böyle oyunlara ne yazık ki başvuruyorlar gerçekten.

Gezide gıda mühendisi arkadaşlarla tartıştığımız bir kaç farklı konuyu da sunayım:


*Sarellelerde (daha doğrusu kakaolu fındıklı kremalarında) yağ tutucu kullanılıyor. Bu nedenle yağı dışarı çıkmıyor. Yağ tutucular çok tehlikeli ve kanserojendir. Uzak durmakta fayda var.


*Çikolatalar eskiden erirdi şimdi erimiyor. Çünkü onlarda da yağ tutucular var. Trans yağlar var. Ki çok tehlikeli. "Nebati yağ" demek margarindir. Kesinlikle uzak durun margarinden. Direk yemesek bile bisküvi çikolatada yiyoruz. İçindekileri okuyup nebati yağ değil kakao yağı yazıyorsa alalım. Zekaya asıl faydalı olan kakao yağıdır. Trans yağ ise genetiği değiştirilmiş ürün demektir. Kesinlikle uzak durun. Kanserojen ve tehlikelidir.


*Salam ve sosisten kesinlikle uzak durun. Nerde sölpük (işe yaramayan-atılacak) et var ondan yaparlar. Baharatlanmış tavukları almayın. Günü geçiyorsa baharatla kapatmaya çalışmış olabilirler.


*Sucukta da güvenilirlik şart. Çok baharatlı çünkü. Ve baharat çok güzel bir kusur örtücüdür.


ARKADAŞLAR,


Erpiliç babamın firması değil. Ama beni yakın tanıyanlarınız bilirler ki gıda güvenilirliğine azami dikkat etmeye çalışırım. Zira "haram" vücuda girdi mi, insanoğlunda bozulmalar başlar. Ben fabrikayı gezdim gördüm. İçim kanaat etti. Şimdi Erpiliç harici hiç bir markadan tavuk almıyorum. Lütfen yediklerimizin sağlıklı ve caiz olduğuna dikkat edelim. Yazımı isterseniz sayfanızda paylaşabilirsiniz.



ASLIHAN DURAN

...:::Hamsi Tava:::...

 


Hem lezzetli, hem de pişirmesi ve yemesi kolay balık: Hamsi..Ben önceleri hep buğday unu ile ve bol yağda kızartıyordum hamsiyi. Buğulamasını pek yemiyoruz biz.. Hatta hiç :) o nedenle sürekli kızarmış - hem de iyi kızarmış - olacak bizimkisi.. 2007 yılındaki karadeniz turumuzdan sonra ise artık hamsiyi mısır unu ile yapmaya başladım. hem de çok az yağ ile. Fotoğraftaki balığı küçük bir tavada yaptım. büyük tavada yapınca çok daha güzel, papatya gibi oluyor. Hatta özel bu iş için hazırlanmış tavalar var. Ben teflon tavada yapıyorum, çevirme işini ise bir tepsi ile yapıyorum.  

Yapılışı: Temizlenmiş hamsileri mısır ununa bulayın. çok az sıvıyağ ile yağlanmış teflon tavaya yuvarlak şekilde dizin. Yüksek ateşte bir yüzünü kızartıp bir tepsi yardımıyla diğer tarafını çevirin. İyice kızarttıktan sonra servis tabağına alın. Afiyet olsun..

Domatesli Bulgur Çorbası


Soğuk kış günlerinin vazgeçilmez tadı domates çorbası. Ya kıtır ekmekle ya da kaşar peynirle enfes olur öyle değil mi? Çok çok çok sevdiğim bu çorbayı kışın da yapabilmek için, rendelenmiş dolap saklıyorum derin dondurucumda. Malum kışın domates yemek çok da uygun değil. Her sebzeyi, her meyveyi mevsiminde tüketmek şart. gerçi mevsiminde tükettiklerimizde de GDO ve hormon sıkıntılarından ne kadar içimize siniyor o da ayrı bir konu.. Neyse, en azından zararı minimize etmek lazım. Bu nedenle kışın yemek istediklerimizi yazdan dondurucuya koyalım derim ben..

Malzemeler:

3 adet domates
1 çaybardağı ince bulgur ( köftelik )
sıvıyağ
2 kaşık un
tuz
tavuksuyu


3 kaşık sıvıyağda 2 kaşık unu kısık ateşte kavurun. Un biraz kavrulduktan sonra rendelenmiş domatesleri de içine atıp biraz da birlikte kavuruyoruz. En son bulgurları da koyup birlikte biraz kavurup, içine yavaş yavaş kaynak su ekliyoruz. Bu suyu eklerken hızlıca karıştırın ki topaklanmasın.  Malum içinde bulgur olduğundan sonrasında blendırdan geçirme imkanı da olmaz. En son içine biraz tavuk suyu ve tuzu da ekleyin ve kaynamaya başlayınca kısık ateşe alın. Kısık ateşte 2 dakika kaynattıktan sonra afiyetle yeyin. 

Not: Servis ederken mutlaka ya kıtır eklekle, ya da kaşar peynirle servis yapmanızı öneririm.

Artan Yemekleri Değerlendirelim: Makarnalı mevsim salata

 

Makarna yaptınız ve arttı.. Tekrar ısıtmak da istemiyorsunuz. Malum pilav ve makarne tekrar ısınmaya gelmez.. Farklı bir şekilde değerlendirmek istiyorsunuz makarnayı. o halde size bir önerim var. Birçok şekilde değerlendirebileceğiniz gibi bir tanesi de mevsim salatanızın içine bu makarnayı koymak.

Malzemeler:
 
3 adet havuç
1/4 kırmızı lahana ( küçüklerinden )
 Tuz, pul biber
 Makarna
 Zeytinyağı


havuç ve kırmızı lahanayı rendenin ince tarafından rendeleyin. içine makarnayı ekleyip dilediğiniz kadar tuz ve biber ekleyin. Zeytinyağını da döktükten sonra afiyetle yiyebilirsiniz..

Dondurmalı İrmik Helvası

 

Bir irmik helvası sever olarak, bu tatlı ile yapabileceğim alternatif tatları deniyorum sürekli. İrmişk helvası hem çok besleyici, hem çok leziz hem de kalırsa ertes gün ısıtarak - ve hata ısıtmada - bile yiyebileceğiniz gibi tazeliğini koruyan bir tatlı.. Dün de irmik helvası yapmışken, dondurucuda bekleyen dondurmaya gözüm ilişti ve hemen dondurmalı helva yapmaya karar verdim. Hemen yapılışına geçeyim:
Malzemeler:

2 su bardağı irmik
100 gr tereyağ
2 yemek kaşığı sıvıyağ
3/4 çay bardağı badem
4 bardak süt ( isterseniz 2 bardak su 2 bardak süt olarak kullanın )
1,5 bardak şeker

İçine koymak için: 
Dondurma

Üzeri İçin:

1,5 bardak süt
1 tatlı kaşığı buğday nişastası
1 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı kakao
1 yemek kaşığı şeker

tereyağ eridikten sonra sıvıyağı da tencereye alın, irmiği ve bademleri kavurmaya başlayın. kısık ateşte yavaş yavaş karıştırarak renkleri sarıya dönene kadar kavurun. İrmikler kavrulurken diğer bir tencerede süt ve şekeri birlikte kaynatıp şerbetini hazırlayın. İrmik kavrulunca, hazırladığınız şerbeti irmiklerin olduğu tencereye dökün. biraz karıştırarak irmiğin sütü çekmesini sağlayın. iyice çektikten sonra tencerenin kapağına bir kağıt havlu ile birlikte kapatın. Helva demlenirken diğer tarafta üzeri için puding yapabilirsiniz. Az bir sütün içinde tüm malzemeleri karıştırın. Sütü kaynamak üzere ocağa alın, kaynamaya başlayınca bu karışımı içine dökp karıştırın. 2 dakika kaynaması yeterli. 
Helvanın kapağını açıp karıştırarak ılımasını sağlayın. ılıyınca servis tabağının yarınına kadar helvayı koyun. 
 
ortasına dilediğiniz kadar dondurma koyup üzerini tekrara helva ile kapatın. en üstüne de hazırladığınız pudingden biraz koyup servis edin.. 
 
Afiyet olsun...

Susam Mantolu Meyveli Kek




Biraz acelece çekilmiş bu fotoğraflar için kusuruma bakmayın. Koştur koştur geçen birkaç günden arda kalan işte bu görüntüler oldu. Ben bu susam mantolu kek işine iyice sardım:) Baya da güzel oldu kek, ama bana sadece yarım dilim kaldı.

Malzemeler:

3 yumurta
1.5 bardak şeker
0.75 bardak sıvıyağ
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
yarım bardak süt
alabildiği kadar un
elma,armut, üzüm
1 portakalın kabuğunun rendesi

Mantosu İçin:
susam
1 tatlı kaşığı tereyağ

yumurta ve şekeri 5 dakika kadar çırpın. diğer malzemeleri de bu karışıma ekleyip mikserin yavaş konumunda karıştırın. diğer tarafta meyveleri minik küpler halinde doğrayın. una bulayın ve kek hamuruna ekleyip hafifçe karıştırın. kek kalıbını tereyağla yağlayıp susam mantosunu yaptıktan sonra kek malzemesini kalıba dökün. 180 derecede 50 dakika pişirin. Afiyet olsun..

Not: Kek hamurunu katı yapmanızı öneririm.

...:::15 Aylık Bebek Gelişimi:::...

 

Beslenme:

Artık bebeğiniz biberonu bırakmış, fincan veya bardaktan içebiliyor olmalıdır.
15 aylık bebek, kendini beslemeye çalışır, yiyecekleri parmaklarıyla ağzına götürebilir, kaşık kullanabilir. Elbette bu; etrafın, üstünün başının kirlenmesi anlamına gelecektir, fakat aşırı titizlik gösterip bebeği bundan uzak tutmayın.
Besin maddelerinin bebeğin boğulmasına yol açmayacak şekilde uygun büyüklükte parçalanmış olması gerekir.
İlk yıldaki kadar hızlı büyümediği için bebeğin iştahı azalmış olacaktır.
Bebek, artık aile sofrasındaki yemeklerle beslenmeli, 4 temel grup besini alması sağlanmalıdır ( Tahıl, Sebze- meyve, Süt ve süt ürünleri, Et, tavuk, balık ve yumurta ).

Gelişim:

Bu yaşta bebekler çok meraklıdırlar ve daima istediklerini yaptırmak isterler. Güvenliğini sağladıktan sonra, araştırıp keşfetmesine, merakını gidermesine izin verin.
Bu yaş çocuğu sizi taklit etmeyi sever. Örneğin, anne ev işlerini yaparken o da oyuncaklarıyla benzer şeyler yapabilir. Bu taklit hevesinden yararlanıp diş fırçalama gibi iyi alışkanlıklar kazanmasını da sağlayabilirsiniz.
Bu yaşta, öfke nöbetleri de görülür. Nöbet sırasında yapılacak en doğru şey, bebeğin güvenliğini sağladıktan sonra nöbeti görmezden gelmektir. Ona bakmayın, onunla konuşmayın ve sakinleşmesini bekleyin. Eğer, sergilediği şovun izleyicisi olmazsa devam etmesinin anlamı olmayacaktır.
Bu yaşta, sizden ayrılmada yoğun bir endişe yaşayabilir. Ona kısa süre için ayrıldığınızı, döneyeceğinizi söyleyin, ona görünmeden kaçmaya çalışmayın. Mümkün olduğunca, uzun süreli ayrılıklardan kaçının.
Bebek neler yapabilir?
Büyük bir merakla herşeyi inceler.
Kendini beslemeyi sever.
Eşyaları amacına uygun kullanmaya başlar, örneğin tarakla saçını taramaya çalışır.
Oyuncakları atmayı, yuvarlamayı,itmeyi, çekmeyi sever.
Desteksiz ayakta durur, yürüyebilir.
Yardımla basamakları tırmanabilir.
Ayaktayken eğilip yerden bir cismi alabilir.
3-6 kelimelik bir dağarcığı vardır.
Sesiyle dikkat çekmeye çalışır.
Etrafındaki cisimleri, kendince adlandırır.
Neden- sonuç ilişkisini anlamaya başlar.
Deneme- yanılma yoluyla kendince tecrübeler kazanır.
Gelişimi nasıl destekleyebilirsiniz?
Ona vereceğiniz peluş hayvanlar, bebekler, kitaplar, oyuncak arabalar bu yaşta her iki cinsiyet için de uygundur.
Müzik kutusu gibi müzikli oyuncaklar, vurup ses çıkaracağı oyuncaklar , yumuşak toplar, itip çekebileceği oyuncalar bu yaş çocuğu için gelişimini destekleyecek araçlardır.
Onun boyama ve çizmesine izin verin.
Ona kitap okuyun, şarkı söyleyin.
Neler yaptığınızı, etraftaki eşyanın adlarını söyleyin .
Yeni bir kelime öğretirken sık sık tekrarlayın, resmini veya kendisini gsterin.

Uyku:

Halen, gün içinde 1-2 şekerlemeye gerek duyar. Gece uykusu öncesi rutin programınıza devam edin. Uyku öncesi banyo ve bir masal okumanız onu uykuya hazırlayacaktır.

Güvenlik:

Plastik poşet, balon ve küçük sert cisimleri bebekten uzak tutun.
Kırılacak, kopacak parçaları olan, keskin kenar ve köşeleri olan oyuncaklardan kaçının.
Solunum yollarına kaçabilecek sakız, patlamış mısır, sosis, kuruyemiş gibi yiyecekler vermeyin.
Kibrit ve çakmakları ulaşamayacağı yerde saklayın.
Soba, fırın, ocak gibi ısı yayan cihazların yanında oynamasına izin vermeyin.
Ocakta arka bölmeleri kullanın, tencere,tava saplarını içeri çevirin.
Çocuğu arabada asla yalnız bırakmayın, yaşına uygun güvenlik koltuğu kullanın.
Taşıt trafiği olan yerlerde gözünüzü ondan ayırmayın.
Su dolu herhangi bir kabı hemen boşaltın.
Tüm ilaç, temizlik maddesi, kozmetik malzemeleri kilit altında bulundurun.
Bardak, şişe gibi şeylerde temizlik malzemesi saklamayın.

Not: buradan alıntıdır.