Survivor'dan Çıkarılacak Ders



:)
Farkındayım biraz geç oldu :)
3 günlük tatil sonrası yeniden sahalardayız:)
Blog yazarları eminim benim gibi yazmayı özlüyorlar. Ama evdeyken yazamıyorum. Daha doğrusu yazmıyorum. Böyle bir prensibim var.
Netice itibariyle 3 günlük ara sonu yeniden birlikteyiz.
Aslında yazacağım, paylaşacağım birçok şey vardı biriken ama fotoğrafları aktarmayı unuttum:)

Şimdi bugün size survivor hakkında yazacağım. Daha önce Survivor'da Heyecan diye bir yazı yazmıştım. Malum ben takip ediyorum, hem de büyük bir heyecanla. Favorim de Merve...

Dünkü bölüm tam anlamıyla bir yüzleşme bölümüydü. Bölümü izlerken aklıma ilk gelen de, hani hesap günü herkesin yaptıkları önüne dökülecek, doğrusunu yanlışını - tabir yerindeyse - bir film şeridi gibi izleyecek ya, işte aynen onu hatırlattı dünkü bölüm bana. Hiçbir şey gizli kalmadı, herkes geçmişte kimin arkasından ne konuştuysa ortaya döküldü. Bu bölümden hangi dersler çıkarılabilir derseniz:

  • Yapılan hiçbir şey gizli kalmaz.
  • Utanacağınız sözleri sarfetmeyin, sonrasında üzülen siz olursunuz.
  • Para sizi idare etmesin, siz parayı idare edin.
  • Ya olduğunuz gibi görünün, ya da göründüğünüz gibi olun.                                                      
Çıkarılacak derslere siz de birşeyler eklemek isterseniz yorum olarak bırakın, seve seve buraya ekleyeyim. 

Sevgiyle kalın...

İşte Sorumuzun Cevabı


Kime benzemiş diye sormuştum sabah.
Caillou olacaktı cevap :)
Sevimli ve keltoş Caillou...
Amigurumi ne zevkli birşey böyle, bayıldım. 
Caillounun ufak tefek işleri kaldı, yakında sizlerle paylaşacağım kısmet olursa.

Bu arada sorumuza doğru cevap veren aşağıdaki arkadaşlara kutluyorum. 
Yoksa siz de benim gibi Caillou sevenlerden misiniz :))

İçses
Urfatutkunu
Çelebi 74

Sevgiyle kalın...
İyi bir hafta sonu geçrmeniz dileklerimle...

Kime Benzemiş :))



Ne dersiniz?
Benzetebildiniz mi birine:))

Sorunun cevabı akşama doğru burada olacak :))


LCWaikiki Duydu Sesimi :)

Takip edenler hatırlayacaklar yaklaşık 2 hafta önce LCWaikiki Duy Sesimi demiştim. Duymuşlar:) Cevap da verdiler yazıma sağolsunlar. Öncelikle ilgilendikleri için teşekkürler. Aşağıya aynen bana gelen maili kopyalıyorum. Sadece şu var - LCWaikiki'ye de yazdım hatta - yasal mevzuatlar malum evet ama en azından etiketlerin daha küçük olması için ihraç edilen ülkeleri belki birkaç parçaya bölerler ve mesela 3 farklı etiketleri olur. Her ülkenin etiketini de oraya gidecek ürüne iliştirirler. Bu bir çözüm mesela. Tabi ben üretim bantlarını felan görmeden bu yorumu yapıyorum ama... 

Herneyse, işte bana gelen mail aşağıda. 

Sevgiyle kalın...


Merhaba Sayın Hilal TİMUR,

Öncelikle marka ve ürünlerimize gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz.

LC Waikiki olarak "Modayı ve kaliteyi en iyi fiyata sunma" misyonu ile dünya 1.liginde oynayan bir Türk markası olmak için tüm gayretimiz ile çalışmaktayız.   Dünya markası olma yolunda Türkiye içinde 300'e yakın mağazası ile hizmet veren LC Waikiki, 2010 yılı itibariyle Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk gibi pek çok ülkede mağaza açmış ve yakın dönemde pek çok ülkede mağaza açmayla ilgili çalışmaları da sürmektedir.
   
Sizlerinde hak vereceği üzere, farklı bir ülkede LC Waikiki markalı ürünleri satabilmek için ilgili her bir ülkenin kanunlarına da uymak zorundayız. Ürün etiketleriyle ilgili Türkiye dâhil pek çok ülke kanunlarında ise; ülke sınırları içinde satışa sunulan ürünler üzerinde o ülkenin diliyle, basit onarımı ve kullanım esaslarına ilişkin kullanma kılavuzu  ile satılması zorunlu tutulmuştur. Bu zorunluluk ve ürün kullanımıyla ilgili tüketicilerimize doğru bilgi verebilmek adına ürün etiketleri, yazıların sığacağı kadar büyük tutulmaktadır.

Konuyu bilgilerinize sunar, görüş ve önerilerinizi aşağıdaki iletişim kanalları ile bize ulaştırabileceğinizi hatırlatır, bu iletişimden memnuniyet duyacağımızı bilmenizi isteriz.

Saygı ve sevgilerimizle,

LC Waikiki Müşteri İlişkileri Departmanı

Fincanda Kadayıf



Bir blogda görmüştüm, çok hoşuma gitti. Daha önceleri de kadayıfın sarmasını yapmıştım, ama yağda kızartılan türden değil. Malum kadayıf dolması yağda kızartılıyor ama ben yağda kızaran tatlıları pek sevmiyorum, ağır geliyor. Aynı dolmayı - malum hiç tarife sadık kalamadığım için - kendi usulümce fırında denemiştim. Tekrar yaparsam onu da paylaşmak isterim çünkü benim gibi tel kadayıfla arası pek olmayan biri için bile gayet güzeldi, bayaca yemiştim :))

Fincan kekini denemiş ve fırın kekinden bu sayede vazgeçmiş biri olarak fincan kadayıfını da beğendim. Farklı bir sunum, güzel kızarıyor. Ben yine tarife sadık kalamadığımdan kendimce birkaç ekleme çıkarma yaptım. Bence en iyisi de bu, herkesin damak zevki başka oluyor çünkü. Yalnız tarifleri göz kararı yaptığımdan sonradan bloğa eklerken ölçülendirmek en zor kısmı geliyor bana:)

Neyse lafı uzatmayalım daha fazla, hemen tarife geçeyim:)

Malzemeler:
( 2 kişi için )

150 gr tel kadayıf
3 kaşık tereyağ
3 kaşık pekmez ( ben dut pekmezi kulandım ama üzüm pekmezi daha güzel olur )
1 bardak iri dövülmüş ceviz

Tereyağını eritin, içine kadayıfları alıp elinizle iyice karıştırıp tüm kadayfın yağlanmasını sağlayın. Ardından bu karışımın içine pekmezi de ekleyin ve tekrar karıştırın. İstediğiniz boy bir fincan alın ( ben türk kahvesi fincanlarından kullandım, ufak porsiyon daha iyi olur kanaatindeyim ). Kadayıftan fincanın yarınına kadar koyup iyice bastırın. ortasına cevizi ekleyin ( 2-3 çay kaşığı kadar ) ve üzerine yine fincanı tamamen dolduracak kadar kadayıfı ekleyip iyice bastırın. Fincenı ters çevirip pişireceğiniz tepsiye alın. 200 derece fırında yaklaşık 10-15 dk pişirdim ben. Çıkarınca da hazırladığınız şerbetten her bir kümbetin üzerine yavaş yavaş dökün.

Önemli: Tel kadayıfın fırından çıktıktan sonra soğumasını bekleyin. Şerbetin de ( soğuğa yakın) ılıklaşmasını bekleyin ki kadayıf hamur olmasın.Ayrıca kümbetlerin üst kısmının kuru kalmaması için, ara sıra bir kaşık yardımıyla şerbeti kümbetlerin üst kısmından dökün. 

Afiyetle...


Denedim / Oldu


Ramazan'ın tam yarısına geldik artık. Kaldı 2 hafta... Ramazan'da en sevdiğim şeylerden birisi iftar programları. İki senedir Senai Demirci Konya'dan iftar programı yapıyor. Geçtiğimiz sene Sille'deydi, bu sene kültürparkta. Konukları harika, Senai Demirci'yi dinlemeye zaten bayılırım. Uydunuz varsa KonTv'den her akşam izleyebilirsiniz. Ben aynı zamanda TRT1'de Serdar Tuncel'in iftar programını da çok seviyorum. Tam bir yürüyen şiir kitabı:) Konukları harika, konuşulanlar müthiş. Programı başından sonuna izleyemesem de, eve gidip iftar sofrasını hazırlarken mutfakta bir yandan da tv açık oluyor, işte ne kadar izleyebilirsem:))

Neyse, konu nerden nereye geldi:) Şimdi malum geçenlerde makarna köftesini anlatmıştım. Kalan makarnaları nasıl değerlendirsem diye düşünürken, aynı gün bir makarne köftesi, bir de makarnalı köfte yapmıştım. Her ikisi de hoşumuza gitti ama makarna köftesinin yerini tabiki köfteli makarna dolduramaz:))  

Bildiğimiz köfteden yaptım, içine makarnayı koydum, yumurta şeklini verdim. Kızartırken de içi açıldı, aslında içine kaşar da rendelesem daha harika olacakmış ama o da bir başka makarna arttığında kısmetse :))

 

Bir de yoğurt meselesi var. Hazır havalar sıcakken, çok kısa sürede mayalanıyorken yoğurt, bol bol ev yoğurdu yemeye. Daha önce soğuk süt ile yoğurt yapımı yöntemimi anlatmıştım. Kışın yoğurtları kaloriferde yapıyorum. Yazın zaten her taraf kalorifer misali olduğundan her mekanda yoğurt yapılabiliyor. Anlattığım şekilde yoğurdu hazırlayıp, genişçe bir bezin ortasına tencereyi koyuyorum. Ancak bu kez ılık süt ile aynı işlemleri yapıyorum. kapağını da ağzını tam kapatmayacak şekilde ( sadece bez içine girmesin diye ) örtüyorum ve bezle tamamen tencereyi sarıyorum. Güneş gören yerde ( direk güneşe koymadan ) 1,5 saat kadar bekletiyorum. Yoğurttaki en önemli püf nokta şu: Yoğurt mayalanınca öncelikle üzerini açıp soğumasını bekleyin, soğuyunca buzdolabına alın. 1 gün beklemeden kesinlikle kaşık deydirmeyin. 

Not: Bu yoğurt, kutu süt ile yapılmıştır.

Afiyetle...

Sodalı Vişne Suyu Tarifi ve Bir Soru: Çay Susuzluğu Giderir Mi?



Sabahki limonata tarifinden sonra sırada vişne suyu var. Sıcaklardan bol bol içecek birşeyer yapıyorum. er gün fiks menü mutlaka ayran ve vişne suyumuz oluyor desem yeridir. Aslında çay çok iyi susuzluk alıyormuş, öyle diyorlar ama benim çayla pek aram yok. Hatta çok sevdiğim kahveyi bile Ramazan'dan bu yana sadece 2 kez içtim. Varsa yoksa soğukluklar:))

Siz ne dersiniz, gerçekten çay susuzluğu giderir diyenler çoğunluktaysa, ben de günde 1 bardak çayı deneyeceğim demektir :))

Sıra geldi tarifimize:

Malzemeler:
1 bardak toz şeker
1 tatlı kaşığı limon
1,5 litre su
Yarım soda ( tercihen kızılay marka :)) - isteğe bağlı

Vişne, su ve şekeri kaynatın. Kaynamaya başlayınca limonu içine ekleyin. 3-5 dakika daha kaynadıktan sonra ocağı kapatın. Soğuduktan sonra ( buzdolabında içilecek şekilde soğuttuktan sonra ) içmeden önce içine yarım sodayı ekleyin. Afiyet olsun.

Hoşaf olarak tüketirseniz vişneleri de yemiş olursunuz.
İçecek olarak tüketecekseniz kalan vişneleri pasta yapımında kullanabilirsiniz.

Afiyetle...

Limonata Yapımı


Ramazan'ın yarısına geldik sayılır. Birkaç gündür de hava serinlmeye başladı, bünyeler de alıştı artık çok şükür. Ancak hava her ne kadar eskiye göre serinlemiş olsa da, iftarda ilk olarak suya dayanıyoruz:) Yemekten çok da içecek hayali kuruyoruz :)

Tarifini vereceğim limonata da iftarda iyi gidiyor hakkaten, hemen tarife geçiyorum:


Malzemeler:
Dondurulmuş limon ( buzdolabı kalıbı ile 1 kalıp )
1 litre su
Çeyrek çay kaşığı karbonat
Dilediğiniz kadar şeker

1 litre soğuk suyun içine dondurulmuş limon kalıplarını atın. dilediğiniz akdar şeker ilave edip karıştırın. İçeceğiniz zamana yaklaşınca içine karbonatı ilave edip afiyetle için. 

Not: Fesleğen yaprağı, kokusuyla ayrı bir lezzet veriyor limonataya, aklınızda olsun.

Sevgiyle...

Bölüşelim Mi ? İnsanlık Adına...


Paylaşmak Çoğalmaktır
Hem iç huzuru verir, hem kardeşlik pekiştirir
Hem de İNSAN olduğumuzu hissettirir...


 Orada çocuk var, habersiz, masum, korumasız...


 O hengamede bile mutlu olabilen bir çocuk var orada...
Yalın...
Sıcak...


Bir kardeş var orada...


 Bir abla var...
Kendini unutmuş, omuzunda yüklerle yürüyen...
Bir baba var orada...
Çaresiz, boynu bükük...


Bir anne var orada.....
LAL...




 Bir kadın var orada,
Yorgun, çileli...


Bir yaşlı var;
Titrek, zayıf, hasta...


Sular altında Pakistan...



Yorgun, aç, muhtaç...
Çaresiz...

Şimdi yardım zamanı.
İNSAN orada bekleyenler, sadece insan...
Muhtaç ve çaresiz...
Lütfen duyarsız kalmayalım...
Ülkenin %20'si sular altında!
Milyonlarca insan mağdur, ölenlerin sayısı belli bile değil...
Çocuk bezi ve süt öncelikli ihtiyaçlarımız diyor büyükelçi.
Bebekler zorda, var mı ötesi...

Haydi yardıma...


Makarna Köftesi


Kendi kendime türettiğim tariflerimden birisi bu...
İnsan düşününce herşeyin cevabını buluyor aslında...
Bir makarna yapmıştım, bitiremedik, arttı.
Makarnanın sonradan ısıtılması da malum pek iyi olmuyor, ee nasıl değerlendirsek?
Düşündüm, taşındım, fırında makarna yapayım dedim ama bu sıcaklarda mümkün değil onu yiyemeyiz.
Sonra aklıma böyle bir köfte yapmak geldi...


Malzemeler:
Artan makarna ( ben Selva yüksük makarna kullandım ) ( 2 su bardağı kadar )
3 kibrit kutusu beyaz peynir
1 yumurta
kuru dereotu ve maydonoz ( taze de kullanabilirsiniz )
tuz

Üzeri için
Galeta Unu ( bayat ekmekleri kurutun, blendırda çekin, hepsi bu )

Makarnayı bir kaba alın, elinizle yoğurarak biraz boylarını küçültün. İçine yumurtayı, peyniri, dereotunu, maydonozu ve tuzu da ekleyip karıştırın. Köfte şeklini vererek kendi yaptığınız galeta ununa dışını bulayın ve kızgın yağda kızartın.

Yapımı ve pişirmesi sadece 10-15 dakika, çok pratik ama çok çok lezzetli oldu, inanamadım:) Bir an için patates krokete bile benzettim.

Kesinlikle tavsiye ederim, artan makarnalarınızdan deneyin, eminim çok seveceksiniz.

Afiyetle...

Not: Fotoğraftaki o yeşil yapraklar, özellikle zeytine çok çok yakıştırdığım fesleğen yaprakları.

Fırında Tavuk Yemekleri Yarışması


Hamarat Abla bir yarışma ile karşımızda, Fırında Tavuk Yemekleri Yarışması...
Ben de yukarda gördüğünüz 3 tarifimle katıldım. 
Desteklemek isterseniz aşağıdaki linklere tıklayıp yorum bırakabilir ve aşağıdaki yıldızlardan oy verebilirsiniz.

Tariflerim burada, burada ve burada...

Sevgiyle kalın...

Hey! Neler Oluyor? Biraz Empati Lütfen!!!


Bir çarpışan oto serüveni değil anlatacaklarım:)
Güldüğüme bakmayın, aslında bayaca sinirlendiğim bir durum.
Üzerinden tam 1 ay geçti, sıcağı sıcağına hararetle anlatmak istemedim...


Şimdi efendim, Ankara'dan kuzenim gelmiş ailesiyle...
Çocuklar sıkılmış, kuzenimin kızı evin yakınındaki reali sayıklıyor. 
Dönmedolapa binecekmiş, e onu kırmak olmaz.
Alıp çocukları gidiyoruz reale, tam 1 ay önce...

Dönmedolap ilk durağımız tabi...
Sonra da artık neler varsa, çocuklar neyi isterse.. Gün onların...
Derken bizim minik kaşif - malum araba sevdalısı - çarpışan otoları görüyor
Ayırmak ne mümkün, çığlık çığlığa izliyor:))
Zaten sıcak, fazla gelen yok, 2 bilemedin 3 çarpışan oto oluyor bir seansta pistte.
Binelim diyoruz, durmuyor bizimki ille binecek.
Önce eşimle felan 3 kişi binmeye kalkıyoruz, yasak diyor görevli.. 
Tamam siz binin, ben sonra minikle binerim diyorum, bizimkiler biniyorlar.. 
Sıra bizde, oturuyorum önce, miniği alıyorum, görevli miniğe emniyet kemeri de takıyor.
Bir elim direksiyonda, diğeriyle onu tutuyorum...
Bizimki pek keyifli, boyuna  uygun araba ne olsa...
Neyse, bizden başka bir çarpışan oto daha var, 2 bayan biniyor o arabaya da
Bayanların birisi anne, kızı pistin kenarında onu izliyor.
Daha başlamadan diyorum ki, aman bize çarpmayın, çocuk var

Neyse başlıyoruz, yavaş yavaş kenarlardan gidiyoruz oğlumla
Bayanlar yaklaşsa bile hemen kaçıyorum ordan, böylece 2-3 dakika geçiyor...
Ama sonra sağolsun bizim pek muhterem bayanlar , ben kaçacak fırsatı bile bulamadan, gelip arabamızın orta yerinden öyle bir çarpıyorlar ki...
Akıllara ziyan...
Çok şiddetli...
Birşey olmuyor ama korkuyor oğlum, ağlıyor, babası hemen piste atlıyor, alıyor onu, sen devam et diyor...

Sonrasında ne mi oluyor?
Bunu yapmayacaktınız diyorum ve 1 metre bile gitmelerine izin vermeyecek şekilde dönüp dönüp çarpıyorum onlara:)
Malum çarpışan otodayız ya:)) Çarpışmalıyız:)
Nereye kaçacaklarını şaşırıyorlar...
Etraftan " çok iyi yaptın " sesleri geliyor...


Şimdi, olayı anlattık anlatmasına da, konunun ana fikri ne? Önemli olan o...
Efendim şöyle özetleyim:

  1. Size ve çocuğunuza yapılmasını istemediğiniz şeyi sakın başkasına ve çocuğuna yapmayın.
  2. Birisi bir ricada bulunmuşsa ona saygı gösterin.
  3. Empati yeteneğiniz geliştirmek için çaba sarfedin.
  4. Veee siz siz olun sakın bir anneyi kızdırmayın. İnanın çok sakin bir insan olsa bile, cidden size çok sinirlenebilir:)

İncir Tatlısı


Bugün 8. orucumuzu tutuyoruz, Allah kabul etsin. Her ne kadar sıcaklar zorlasa da yaklaşık 1/3'ü bitti sayılır. Hani sayılı gün derler ya, o hesap...
İftar sofralarımızda bol bol salata var bizim. Bir de tabiki içecekler. Zaten insan bol bol sıvı alıyor, ve sonrasında yemek için yer kalmıyor.

Bu tatlıyı da iftar menüsü için yapmıştım. Aslında kuru incirden yapılır bu tatlı ama ben taze incirden yaptım. Kuru incirleri suda bekletip yapmak işime gelmedi çünkü :))

Hemen tarife geçiyorum, iftarda yenecek en hafif tatlılardan olduğunu da özellikle belirtiyorum.

Malzemeler:
6 adet incir
1 çaybardağı iri dövülmüş ceviz
Yeterince şeker ve su
Tarçın

Öncelikle eğer kuru incir kullanıyorsanız ılık suda yaklaşık 20-25 dk kadar incirleri bekletin. Taze incir kullanıyorsanız bekletmenize gerek yok. İncirlerin alt kısımlarından bir çay kaşığı yardımıyla delik açın ve içini kaşıkla veya parmaklarınızla genişletin. Zaten incir çekirdekleri sıkıştırılmaya müsait. Bu şekilde açtığınız incirin içine önce 1 çay kaşığı şeker, dilediğiniz kadar tarçın ( ben yarım çay kaşığı kadar koydum) ve ardından tıka basa dolacak şekilde cevizi doldurun. Doldurduğunuz incirlerin delik kısımları alta gelecek şekilde küçük bir tencereye dizin. Üzerlerine çok az şeker serpin, su dökün ve hafif ateşte pişmeye bırakın. İncirlerin renginden piştiği anlaşılıyor zaten. İster kaymakla, ister dondurmayla servis yapın.

Afiyet olsun...

Gülen yüzlü Güler'e...


Hamileliğimi ilk öğrendiğimde, ilk işim doktora gidip herşey yolunda mı öğrenmek oldu. İlk olunca tabi insan meraklanıyor, herşeyi öğrenmek istiyor:) Doktorumun adı belliydi aslında. Şöyle ki çokça ismini duyduğum, birçok kişinin methettiği bir doktor. Hiç başka araştırma yapmadım, çünkü ismi "Mehmet Öz" gibi markalaşmış diyebileceğim bir doktordu benim gözümde. İlk kontrollerde beklentilerim aslında daha çok sohbetten yanaydı ama doktorum o kadar meşguldü ki ultrasonla bakıyor, kilomu kontrol ediyor, tansiyonuma bakıyor ve zamanı geldikçe gerekli testleri istiyordu. Sonuç olarak da bana tavsiyelerini özet şekilde sunuyor ve bir sonraki randevu tarihimizi belirliyordu. O sıralar hamila olan arkadaşlarımdan doktorlarının yanında 40 dk kadar kaldıklarını, bebeğin gelişimini ince ayrıntılarıyla anlattıklarını işitiyor ve doğrusu özeniyordum:) Ama doktorumdan da vazgeçemiyordum, dedim ya Dr Öz gibiydi benim ve birçok insanın gözünde.




Yazının devamı için Annelerin Dünyasına buyrun...


Açlık Mı Susuzluk Mu?


11 ayın sultanı geldi hoşgeldi.
Peki durumlar nasıl? 
Günler çok uzun, havalar da mevsim normallerinin çok ama çok üstünde...
İftarda canınız ilk ne istiyor? 
Siz de benim gibi suya mı saldırıyorsunuz yoksa:))

Doğrusu şu son 1 haftaya bakıyorum da, sadece dün gece doğru düzgün birşeyler yiyebildim. 
İnsan aç yaşıyor ama susuz yaşayamıyormuş bunu öğrendim.
Bu aralar fazlasıyla içecek tarifim var, sizlerle paylaşacağım:)))

Malum orucu açınca önce su, sonra ayran, sonra vişne suyu , sonra da limonata içip kendime geliyorum.
Eeee sonrasında yiyebilirseniz yeyin 1-2 lokma. 
Aradan 1 saat geçince bir de maden suyu( bana göre kızılay, Süheyla kardeşe göre beypazarı :))...
Midelere şenlik:)) 

Evet bu şekilde yaklaşık 1 haftayı geçirdim ama baktım durum kötü:) 
İftarda yiyemesem de zorladım sahurda güzel güzel mamalardan yedim.
Hem de tıka basa...

Sonuç, ne mi?

1. İnsan susuz yaşayamıyor
2. Yemeden bir süre idare edebiliyor
3. İftarda fazla sıvı almamak gerekiyor, yoksa yemek yenmiyor:)
4. Siz siz olun, suyla doldurmayın midenizi:)) Yemeğe de yer ayırın:)


Haydi hayırlı iftarlar?

Not: Kardeşim Süheyla, mesaj alındı:)) En yakın zamanda yeni tariflerimle geliyorum:))

Mağnet Yapımı


Evdeki ve hatta dışardan toplanan mini mini başaklarla oluşturduğum bir mağnet. Yapımı çok kolaydı ve yaparken çok eğlendim.


Malzemeler:

1 adet mağnet
1 adet soda kapağı ( gazoz içmediğim için gazoz kapağı yazmıyorum :))
Silikon
karton
bant
kuru dallar

Öncelikle hemen söyleyim Konya'da olanlar otogar civarındaki hanımeli pizzaya gidip o marifetli ablanın elinden miss gii pizzayı mutlaka deneyin.

Ordan aldığım mağneti kullandım. Öncelikle mağnetli kısma bir kartonu bant yardımı ile yapıştırdım ki silikon bulaşmasın. Ardından yüzeye silikon sıkıp bir başka karton yardımıyla silikonu dzelttim. Bu aşamaları yukarda görüyorsunuz.


Dolgu tabakasın halinde yayılan silikonun üzerine birkaç başak tanesini yerleştirdim. Ortalarına da soda kapağını koyup işleme decam ettim. Aslında kuruduktan sonra boyamayı düşündüm ama başakların orjinal hali daha çok hoşuma gittiği için boyamadan bıraktım.

184 Nerenin Numarası? Dikkat!



Harika bir hizmet...
Ne kadar yürür, ne kadar hayata geçer zamanla göreceiz ki hayata geçirebilmek biz vatandaşların elinde.
Haklarımızı bilelim ki, zamanı gelince haklarımızı talep edebilelim.
Lütfen aşağıdaki yazıyı okuyup, numarayı da mutlaka kaydedin


Başınıza gelirse hemen 184'ü arayın

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, acil hastalardan kamu ve özel hastanelerin hiçbir şekilde para talep edemeyeceğini belirtti:






Akdağ, "Vatandaşımız haklarının farkında olsun, asla boyunlarını bükmesinler. Böyle durumlarda 184 numaralı telefonu arayarak mağduriyetlerini bize bildirsinler. Vatandaştan para talep edilmesi durumu hastanenin ruhsatının iptal edilmesine ve Sosyal Güvenlik Kurumu'nun bu hastanelerle sözleşmelerini iptaline gidebileceği bir süreçtir." dedi.


Haberin devamı burada...