Aşkın Gözyaşları - Tebrizli Şems
Biyografik bir roman olan ve en çok satanlar listesinde hala 1. sırada yer alan bu kitabı bitirdim ikinci bir karar ile. Daha önce yarıda bıraktığımdan bahsetmiştim. Başlarda, belki de Konya'da olmamızın, Şems türbesinin yanıbaşımızda olmasının bir getirisi olacak ki, sürekli anlatılagelen bir hayat hikayesi olarak görmüştüm kitabı. Ve evet, Hz. Mevlana ile karşılaşıyorlar, konuşmalar, sohbetler... Tekraren okuduğum, tekraren dinlediğim bir biyografi gibiydi. Sıkıldım, evet çok sıkıldım. Hikayenin kötü anlatılmış olması değildi sebep, anlatım güzeldi ama bildiğimiz şeyler bunlar demiştim kendi kendime. Hani vaktim çok değil, okumayacağım deyip kenara koymuş ve Katre-i Matem'e başlamıştım. Benden sonra bu kitabı Aslıhan ( urfatutkunu ) aldı, okudu. Döndü bana dedi ki sonra " Nasıl beğenmedin bu kitabı hiç anlamadım? ". Ben de ona "Sen nasıl beğendin ben de onu anlamadım? " dedim. Ama açıkçası bu konularda Aslıhan'ın fikirlerine, seçiciliğine de güvenirim. Asıl dedi, 50-60 sayfadan sonra heyecan geliyor kitaba. Evet, onun kadar sabırlı olamamamın getirdiği bir durum olacak ki, ilk 50 sayfayı atlatamadan bırakıvermiştim kitabı...
Ahh bu kitaplar....
Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar"ını 60 sayfa okuyup bıraktığımı da hatırlıyorum. Hala da okumamışımdır o kitabı, evde öylece durur. Şimdi elimde Elif Şafak'ın "Firarperest"i var. İlk kez Elif Şafak okuyorum. Hani o "Aşk" fırtınasında her yerde aynı kitabı duymaktan sıkılıp, elime bile almamıştım bu yazarın kitaplarını. Bakalım Firarperest ile başladık, sonu hayrola:)) Firarperesti de bırakayım dedim ama sonra "dur" dedim kendime. Hep aynı senaryo olmasın...
Gelelim "Aşkın Gözyaşları"na...
Bir kitap ancak bu kadar sevgi akıtır insanın içine
Bir kitap ancak bu kadar Aşk'ı anlatır
Aşk'a feda edilmiş bir ömür, o uğurda feda edilen bir beden...
"Ey Celaleddin, talipsen yüreğime,
yalnızlığını adayacaksın bana..."
Günümüzün aşk anlayışıyla hiç ama hiç örtüşmeyen bir aşk hikayesi anlatılıyor bu kitapta.
Mevlana ve Şems'inin aşkı.
Çoğu anlayamıyor bu aşkı, kıskanıyorlar belki Şems'i Mevlana'larını onlardan kopardığı için...
Ayrılıyorlar, yanmak ve tekrar kavuşmak için. Her ayrılığın sonunda kavuşma anı böyle olacaksa, o ne güzel ayrılıştır diyesi geliyor insanın. Hamken pişmenin ve hatta yanmanın hikayesi.
Elveda yoktur aşıkların makamında... Biz hiç ayrılmadık ki.
Kitabın sonu, inanın bana en heyecanlı filmlere bile taş çıkaracak kadar güzel olmuş.
Ve işte son vümleler ( Hz. Şems'in Hz. Mevlana'ya gönderdiği mektubu ):
"Başımı kesip kör kuyuya atsalar... Şah damarımdan oluk oluk kan akıtsalar... Dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar... Yedi çkal sürüsü vücuduma saldırsalar... Kırmazdı acılar beni, yorardı belki teni. Özümsün, özümle ararım Mevlana'm seni. Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş."
Okumanız tavsiyesiyle...
* Mevlana Hazretlerinin Şems'ine yazdığı o son mektubunda geçen Hamuş'un anlamı: Suskun...
Şu an bende Elif Şafak Firarperest'i okuyorum.Elif Şafak'ı seviyorum.Ama Aşkın Gözyaşları da ilgimi çekti şimdi.Firarperest'i bitirir bitirmez ona başlayacağım:)
YanıtlaSilbende aşkın gözyaşlarını okuyamadım yarım bıraktım:)
YanıtlaSil