Pazar günü son zamanlar çokça konuşulan "Hür Adam" filmini kendim görüp, kendi yorumumu kendim yapmak için sinemaya gidip filmi izledim. Dün size yazayım dedim ama iki lafı bir araya da getiremedim. Demek ki bunda da bir hayır varmış ki, dün filmle ilgili bir de açıkoturum tarzı program izledim. İşte dedim, anlatmak istediğim tam da bu. Ve hatta hayatını iman ilmine vakfetmiş bu sevgi insanına, ilerde filminiz yapılacak dense eminim ki "Namaz" mevzusunu ve " kardeşliği" vurgulasın derdi. Ben filmden çokça etkilendim.
Neden mi?
1. Bu film, sevgiyi ve kardeşliği öğütlüyor çünkü. Birlik olmayı, kardeşçe yaşamayı unutturmaya çalışsada bir takım şer cepheleri, onlara inat sevebilmeyi, "kardeşlik" çatısı altında buluşabilmeyi öğütlüyor...
2. "Namaz, sahibini yarı yolda koymaz" der babaannem. Tam da esir kampında idam edilecekken, namaz vesile oluyor da idamdan kurtuluyor. Aslında geniş bir çerçeveden bakarsak, kurtulma vesilesi tam da "istikamet" üzere yürüyüşü oluyor. Siz yolunuzu bilin, kararlı olun, o yolda ilerleyin, emin olun Allah o yolu gül-gülistan ediyor...
3. Hayvan sevgisi... Hangi kareye baksam, ya bir kedi, ya bir kuş, ya bir fare. Dost edinebilmek hayvanları bile, ne güzel ve ne ince bir fikir. Naif bir yürek... Biz köşebucak kaçarken bir fareden, onları besleyebilen, onlara nasılsınız diyebilen bir şeker insan...
4. Hediyeleşmenin önemi... 2 ekmeğiniz olsa ve 15 gün idare edecek olsanız, kiminle paylaşırdınız bu ekmeği? Belki sadece çocuğunuza verirken titremezdi eliniz öyle değil mi?
15 gün, 2ekmek...
Önce köyün meczubuna, sonra okuldan çıkan çocuklara paylaştırıp, serinlemiş bir kalple yoluna devam eden ,asla hediye kabul etmeyen ama hediye etmeyi, iktisat etmeyi çokça seven bir ekonomist.
5. Kin gütmeyen bir insan: Zehirlendiği esnada, yanına gelen talebelerine, "asla öcümü almayın" diyebilecek kadar geniş düşünebilen, bir insanın kendi yüzünden ahiretine zarar gelebileceği düşüncesine tahammül edemeyen bir sevgi insanı...
6. Ve belki de ilk maddeye bunu yazmalıydım... Kendi nefsime en çok üzerinde yoğunlaştığım mevzu sahne. Biri mahkemede, biri de hapiste olkmak üzere iki kez anne-babasının ziyaretine gelişi. O baba karakteri beni benden aldı. Anne yüreği "oğlum üşümeyesin" derken, babası "dik dur, sen dava adamısın" diyebilen bir civanmert.
Ebeveyn olarak, hakkınca anne-baba olabilmeyi bizlere nasip etsin Rabb'im...
Kısacası ben derim ki, gidin görün izleyin Ben kendimce bunları özetleyebildim. Bu film, sevginin ve kardeşliğin filmidir.
Vesselam...
Gerçekten çok güzel bir filmdi. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Güzel tespitlerde bulunmuşsun, tebrikler =)
YanıtlaSilben hala gidemedim. fragmanları izledim.
YanıtlaSileşimle inşallah gideceğiz.
Güzel insanın hayatını bir de sinemadan izlenmek isterim.
1925'te Şeyh Said İsyanı'ndan sonra sürüldüğü Burdur’da Nur’un İlk Kapısı isimli eserini yazdı. 1926'da Barla’ya sürüldü. Burada Risale-i Nur’u telife başladı. Sözler ve Mektubat’ın tamamı, Lemalar’ın da büyük bölümünü burada yazdı.
YanıtlaSil1934'te Barla’dan Isparta’ya sürüldü. 1935 yılında “gizli cemiyet kurmak, rejimin temel düzenini yıkmak” iddiasıyla Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde aleyhinde dâvâ açıldı ve mahkeme neticesinde Tesettür Risalesi’nden dolayı on bir ay, on altı öğrencisi de altı ay hapse mahkûm edildi. Eskişehir Hapishanesinde tutuklu kaldı ve orada tecrid altında tutuldu.[60] 1936'da Hapis cezasının bitiminden sonra 7 yıllığına Kastamonu’ya sürüldü.
1943 yılında 126 talebesiyle birlikte tekrar "rejimin temel düzenini yıkmak" iddiasıyla tutuklanarak Denizli Hapishanesine sevk edildi. 9 ay tutuklu kaldı. Beraat etti. Daha sonra Emirdağ’a götürüldü ve burada zorunlu ikâmete mahkûm edildi. 1947 yılında aynı suçlamalarla tekrar tutuklanarak 54 talebesiyle birlikte Afyon Hapishanesine sevk edildi. Yaklaşık 20 ay hapiste kaldı. Buradan tekrar Emirdağ’a götürüldü.
Uluslararası arenada düzenlenen Risale-i Nur ve Said Nursi konulu sempozyumlarda yayınlanan bildiriler[62], Said Nursi'nin risalelerindeki fikirlerin, felsefik alegorik anlamlar taşıdığını ve Kuran Tefsiri olduğu savını vurgularken, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ihtilal dönemlerinde yayınlanan 1964 yılında Diyanet tarafından çıkarılan Nurculuk Hakkında adlı kitapta risaleler "dini bir değeri bulunmayan saçma sayıklamalar" ve "yeni bir içtihat ve din oluşturma gayreti" şeklinde tanımlanmıştır.
Nilgün'üm, öyle bir yazmışsın ki normal bir hayat sürmemiş bakıyorum da. hjep hapis hep sürgün. akıl almıyor nasıl dayanır bir insan buna?
YanıtlaSilUrfatutkunu, sevgiyle kal
YanıtlaSilHaydi Mutfağa, senin yorumlarını da bekliyoruz:))
gidemedim daha ben...merak ediyorum
YanıtlaSilbabannenizin sözü ne kadar manalıymış, namaz sahibini yarı yolda koymaz...selamlar
selamun aleykum
YanıtlaSilacaba iki kardes beraber mi gitti bu filmi izlemeye?:))kizlarim sizin gibi olsun istiyorum.birbirne bagli,saygili,sevgili:)
konuyu dagitmadan yoruma geceyim.burada sinemaya gitme imkanim yok,ama internetten izlemeye calisacam insALLAH.tarihimizi butun gercekleriyle yansitan fimlere,oncu sahsiyetlerin hayatlarini sinema filmlerinde gormeye ihtiyacimiz var diye dusunuyorum.
ALLAHA emanet ol Hilal.hayirli gunler diliyorum.
Aslıhan da bahsetmişti.Şimdi sen de de okuyunca iyice meraklandım.Aslında gündüz sinema saatleri bize uymuyor,namaz vakitleri riske giriyor.Akşamda dışarı çıkmak burası için pek uygun değil.Bu yüzden gidemedik aslında.Hayırlısı olsun.Allah Üstad'a Rahmet eylesin.
YanıtlaSilSevgilerimle canım...
he canım belli bir yaştan sonra
YanıtlaSilhep sürgünde yaşamış, ezbere bilgim olmadığı için wikipedi den birebir kopyaladım bunları :) kendi anlatımımla etkilemek istemedim kimseyi.. yorum katmak istemedim :) herkes düşüncelerinde özgürdür ama allahın yolunda olup da kendi peşinde insanları koşturmanın mantığını ben kavrayamadım bu yaşıma kadar! umarımda kavrayamadan ölürüm..
seni seviyorum.. muck...
Keşke buluşup birlikte gitseydik,Nadirem de merak etmiş hem tekrar görüşmüş olurduk.
YanıtlaSilBir de sinema günümü ayarlasak :))