Keçe Oyun Evi


Minik bir kız çocuğunun istediği bir oyun evi varmış. Ailesi bana ulaştı, istedikleri keçe youn evinin fotoğrafını gönderdiler. Daha önce yaptığım oyun evinden çok çok büyük bir ev istediler. Önce şablon çalıştım, evin kartondan bir maketini yaptım. Aileonay verince de oyun evinin yapımına hemen başladım. İşte sonuç bu.

Umarım çok mutlu olur prenses. 

Sarah Jio Kitapları Neden Seviliyor?


Son birkaç yıldır hayatımıza Sarah Jio denen, yalın anlatımı ile bizi etkileyen güzel bir kadın girdi. Öyle ki, babanneme sorsanız kadını tanıyacak neredeyse :) Peki sizce neden bu kadar sevildi Sarah Jio?

Benim hipotezlerim şöyle:

  • Dili yalın, anlatımı doğal. Ve her insan doğallıktan hoşlanıyor.
  • Kitaplarında geneldeiki farklı zamanı kullanıyor. Şimdiki zamanda olayları anlatırken, geçmiş zamanda da olayın öncesini anlatıyor. Okuyucu da gizemi seviyor.
  • Sarah Jio bir anne, bir kadın, bir eş. Hislerden, duygulardan iyi anlayan bir kadın. Bu anlatımlarından öyle belli oluyor ki o sizianlayan biri var oluyor sanki yanıbaşınızda. 
  • Şükürki kitaplarının sonu hep iyi bitiyor. Olayların anlatımında dram teması olsa da, sonunun iyi bittiğini görmek herkese bir nefes aldırıyor :)
  • Kitapları, benim 'Çerez kitap' tanımıma çok uygun. Yani okuması kolay, anlatımı yalın, sizi fazla düşündürmeden doğrudan hikayenin içine çekiyor, ve hatta aynı hikayede yaşatıyor. Çerez kitapların her mekanda okunması - anlaşılması kolay olduğundan kimse elinden düşürmüyor :)
  • Birkaç kitabında Seattle Union Gölü üzerindeki göl evinde geçiyor olaylar. Bu evler okuyucunun ilgisini çekiyor. Ben bu konuda oldukça yoğun araştırma yapmıştım mesela :)
Gelelim AGAPİ'ye;

Nir kitabı okumadan önce, o kitap hakkında yorumları mutlaka okurum. Bu yorumlardan dolayı okumaktan vazgeçerim veya okumaya karar veririm. Agapi hakkında hep olumsuz yorumlar duydum. Ama Sarah Jio olması nedeniylevazgeçmedim. İyi ki de vazgeçmemişim. Agapi, Sarah Jio'nun en sevdiğim romanlarından biri oldu. Kitapta 6 farklı çiftten bahsediliyor. Zannediyorum, olumsuz yorumlar yapanlar, 6 çiftin olaylarını tamçözemedler, yanlış anladılar, kafaları karıştı ve- veya buna benzer birşey oldu. 

Ben Agapi'yi mutlaka okuyun diyorum. 



Yeşil Deniz Kabuğu

Kitap farklı birhikaye ile karşınıza çıkıyor. Bu kitap sadakatin kitabı diyebilirim. Okuyun, pişman olmayacaksınız.


Gündüzsefası

Yine Union Gölü, yine yüzen evler ve yeni bir hikaye. Yine geçmişe - geleceğe dönüp duran bir roman. Çok yorum yapmama gerek yok, duygusal hikayelerden hoşlananların yazarı:Sarah Jio

JOSEON MAGICIAN


JOSEON MAGICIAN

                                                      GÖSTERİM:      2015 ARALIK
                                                      IMDB NOTU:    5.9
                                                      TÜR:                  TARİHİ - ROMANTİK


Tarihi Kore film / dizileri sevdiğimi beni takip edenler çok iyi biliyorlar. Hanbok giymiş bayanlar, Hanok evleri ilgimi çekiyor. Özellikle de o dönem filmlerinde sıklıkla görülen kendilerine has 'saygı'ları görülmeye değer. Acı çeken ama belli etmeyen halleri biz Türklerin de geninde bolca bulunduğundan olacak ki Kore yapımları ülkemizde son yıllarda oldukça seviliyor.


Bu girizgahtan sonra filmi anlatmaya başlayayım. Joseon Krallığında çokça sevilen bir sihirbaz vardır, Hwan Hee. Çocukluğunda Mançuryalı bir sihirbaz tarafından oldukça zor günlergeçirmiştir. Hwan Hee sıradışı gösterileriyle herkesi büyüler. Cheong Myung ise her ne kadar gönlü olmasa da Mançurya kralıyla evlendirilmek üzere yola çıkmış bir prensestir. Bu evliliği ailesi için kabullenmiştir. Prensesin kafilesi yolda Hwan Hee'nin gösterisiyle karşılaşır ve gösteriyi izlerler. Burada Cheong Myung'un prenses olduğunu bilmeden Hwan Hee ona aşık olur.


Bir süre prensesin asıl kimliğinden habersiz olarak onunla görüşür, ona bazı sihirbazlık numaraları öğretir. Birlikte güzel vakit geçirirler, hatta prenses de Hwan Hee'ya aşık olmuştur. Aambu çıkmaz sokakta onlar nasıl bir çıkar yol bulacaklar dersiniz?


Bu arada Hwan Hee'nin bir gözü kahverengi, diğer gözü mavidir. O nedenle sürekli saçı ile gözünün birini kapatır. Sadece prensesin yanında saklanmak zorunda hissetmez. 

Bu film benim gerçekten beğendiğim filmlerden biri oldu. O çıkmaz yollarda kaybolduklarında onlarla birlikte üzüldüm, heyecanlandım, darlandım diyebilirim. Neticede sevdiğim filmler arasına Joseon Magician'ı da ekledim. İzleyin diyorum...


YABANCI - MELISSA LANDERS


Bloğumun takipçilerinden Berk, kitaplarla ilgili yazılarıma devam etmem söyledi ki, hakikaten de okuduklarıma bir baktım blog yazısı yazmadığım öyle çok kitap olmuş ki. Artık instagram, facebook daha bir kolay gelir oldu galiba. 

İlk olarak beni oldukça etkileyen 'YABANCI' dan başlamak istedim. Fantastik ögelerden hoşlanan herkesin hoşuna gideceğini düşünüyorum. Uzaylılar ile Dünyalılar arasında yapılan bir eğitim projesi sonucunda tanışan iki gencin arasında oluşan aşkı anlatan, devamı da olan bir kitap. Ancak ben henüz ikinc kitabı okuyamadım. Öyle de heyecanlı bir yerde kaldı ki kitap, ikinci kitabı hemen okuyasım var. Hemen bu kitabı bulun, okuyun kitapseverler.

Duyulara İthafen


Şöyle bir eskileri karıştırdım da, neler yazmışım ne paylaşımlar yapmışım. 'Duyularımıza ithafen' mim yazısını okuyunca, yeniden paylaşmak istedim. Yazıyı yazalı 5.5 yıl olmuş ama okudumda değişen bir şey yok..

İşte yazının bir kısmı, tamamı için buyrun tık.

    En sevdiğin 3 görsel:
  • Penceremden gece İstanbul yolu boyunca uzanan sokak lambalarına kuşbakışı bakmak
  • Alaaddin tepesinden Mevlana türbesinin yeşil kubbesine bakmak
  • Denizde ufuk çizgisini izlemek
     En sevdiğin 3 ses:

  • Dalga sesi
  • Tambur ve ney sesi
      En sevdiğin 3 tat:

  • Çikolata
  • Kahve
  • Peynir :)
      En sevdiğin 3 koku

  • Odun kokusu
  • Yağmur sonrası toprak kokusu
  • Yosun kokusu 
      En sevdiğin 3 his:

  • Huzur
  • Güven
  • İnanç-iman 

Evimizin Yeni Üyesi


Evimizin yeni elemanı :) Yaklaşık 2 ay oldu evimize geleli. Eve geldiğinde 2.5 aylıktı. Şimdi neredeyse 5 aylık oldu. Gününü yemek yiyerek, oynayarak ve uyuyarak geçiriyor. Aşılarına elip giderken merakla etrafı izliyor. Adı Müezza. 


Keyif ehli, çok sevimli birşey. Bazen evde uzun süre olmadığım zaman gelince trip atıyor. Elime ayağıma dolanıyor. Sevdiriyor kendini. 


Tek sıkıntımız var ki, minik kuşumuz Karaca ile pek anlaşamıyorlar. Karaca'mı nerelere kaçırsam bilemedim ama elbet bir yol bulacağım. Karaca da bana geldiğinde 2 aylıktı. Bugün itibariyle tam 3 yaşında. İkisinin de güzel yılları olsun bizimle birlikte. 



Ay Işığı - Maupassant



Maupassant'ın okuduğum ilk kitabı 'Bir Mucizedir Yaşamak'tı. Ancak baktım da onun hakkında br ayzı yazmamışım. Anlaşılan bir süredir iyiden iyiye bloğu yavaştan almışım. Bu kitabı sizinle nasıl paylaşmadım ki hayret, beni Maupassant'a hayran bırakan kitaptır.

Nasip böyle olacak ki Ay Işığı'nı yazıyorum şu anda. Öncelikle Maupassant'ın farklı bir tarzı var. İnsana huzur veren, içine alan bir anlatımı var ki sizi adeta kitabın içine içine çekiyor. SAnki kitaptaki karakterlerin karşısında durup onları öylece seyrediyorsunuz. Uzun uzadıya ve sıkıcı betimlemeleri yok, ama net ve yalın bir biçimde anlatıyor size karakterleri ve olayları.

Ay Işığı ufak öykülerden oluşan bir kitap ki iindeki bazı öyküler de 'Bir Mucizedir Yaşamak'ta okuduğum öykülerdi. Bu kitapta en çok dikkatimi çeken öykü 'Toparlak' oldu . Hayatın, insaların acımasızlığını suratınıza tokat gibi vuran b,röykü bu. Hiç de bizlere uzak olmayan bir anafikri var.

Söylemesi benden, okuması sizden... İyi okumalar...




Kuyucaklı Yusuf



Kitabın yorumuna başlamadan önce, Sebahattin Ali'nin okuduğum ilk kitabı Kürk Mantolu Madonna ile ilgili yazdığım yazıyı okumak için şuraya tık...

Kürk Mantolu Madonna, tartışma kabul etmez harika bir kitap. İçinde öyleparagraflar varki günlerce düşündürebilir sizi. 

Gelelim "Kuyucaklı Yusuf" a.

Kitap bir cinayetle başlayıp, yine bir cinayetle bitiyor. Sebahattin Ali'nin dramatik yüzü bu kitaba da hakim. Anlatımlar da hikaye de güzel. Tabi güzel derken, Kürk Mantolu MAdonna'daki o tadı almanız mümkün değil. Ama lezzetli bir kitap, okunası... Saf temiz bir aşkın, parçalanan hayatların, feda edilen yaşamların, Kuyucaklı temiz Yusuf'un hikayesi. 

Okuyun, eminim beğeneceksiniz.

Castaway On The Moon ( Kim's Island )



Yönetmen: Hae-Jun Lee
Süre:116
Dil:Korece
IMDB:7.8
Tür:Komedi , Romantik, Dram
-Oyuncular-
Jae-yeong Jeong 
Ryeo-won Jeong 
Yeong-seo Park 
Kyeong-jin Min 
Sang-hun Lee 
So-yeon Jang 
Mi-kyeong Yang
Konusu:

Kim adında bir adam kendini Han Nehri'nin karanlık, suskun sularına atar. Uyandığında üstü başı kumla kaplanmış, yerde yatmaktadır. O zaman, kendisini öldürmeyi başaramadığını ve nehirde bilinmeyen bir adaya sürüklendiğini anlar. Nehir kenarındaki binalardan birinin bir dairesinde yıllarca odasından dışarıya adımını atmamış bir genç kız vardır. Bir gün dürbünüyle bakmaktayken bir ada üzerinde tek başına yaşayan bir adam gözüne ilişir ve merak eder. Günler günleri kovalarken, adamın yalnız ama halinden hoşnut yaşamı merakını öylesine artırır ki onca yıldan sonra odasından dışarı çıkmasına sebep olur.

Yukardaki bilgiler Yeppudaa.com'dan alınmıştır. 

Eşimin yurtdışında olduğu birgün, kardeşimle şöyle bizi gülmekten çatlatacak bir film izleyelim diye sözleştik. Filmi ben bulacaktım ve akşamüzeri izleyecektik. Burdan yeppudaya saygılar sunuyorum, tür kısmına yukardadagöreceğinizgibi komedi yazmışlar :) Tamam kabul ediyrum ben de komedi yazısını görünce direk atladım çünkü sürekli karşıma çıkan ve izlenecekler listemde olan bir filmdi bu. Aynı zamanda IMDB notu da 8.2 olunca kesin bunu izlemeliyiz dedim. 

Tabi biz filmi açtık, keyifle oturduk güleceğimiz hatta yerlere yatacağımız yerleri bekliyoruz ama film bir intihar sahnesiyle başladı. Dur daha filmegiremedik, başlıyoruz diye diye de filmi bitirdik. 

Evet gülmeyi bekledik gülemedik ama film nasıldı ondan bahsedeyim biraz. Film, çok grift, bilmecegibi, izledikçe size umman gibi şeyler anlatan felsefi değeri bulunan çok çok farklı bir filmdi. Hatta ben bu filme Kafka'nın Dünüşüm'ü tadında diye bir yorumdada bulundum kardeşimle konuşurken.

Siz oturun bu filmi izleyin ama komedi beklentisiyle değil :)



The Princess' Man ( Kore Dizisi )



Diğer ismi:Gongjooeui Namja
Tür: Romance ,Drama
Bölüm sayısı:24
Yayın tarihi:20/07/2011
KBS2
Çarşamba-Perşembe

Yönetmen:Kim Jung Ming
Senarist:Jo Jung Joo

Oyuncular;

Park Shi Hoo-Kim Seung Yoo
Moon Chae Won-Lee See Ryung
Song Joong Ho-Shin Myun
Hong Soo Hyun-Princess Kyung Hye 
Lee Soo Jae-Kim Jong Seo
Lee Min Woo -Jungjoong

Konusu:

Veliaht Prens Suyang'ın güzeller güzeli kızı olan Prenses Lee Se-Ryung merakına olan düşkünlüğü ile tanınan ,ince eleyip sık dokuyan başka bir tabirle ,enine boyuna araştırmayı kendine hobi haline getirmiş bir prensestir.Ancak kaderin bir cilvesidir ki babası veliaht Prens Suyang'ın taht hakkını elinden almaya çalışan General Kim Jongseo 'nun oğluna geri dönülmez bir şekilde aşık olur.Ancak bu aşk Romeo ve Juliet'inkinden farksızdır.

Yukarıdaki bilgiler Yeppudaa.com'dan alınmıştır.


Prens Suyang'ın kızı Se Ryung, yaşıtlarından farklı hobileri olan bir kızdır. Birgünbabsının kendini evlendirmek istediği Profesör ile tanışmakiçinprensesle kısa süreli yer değiştirirler ve profesörle birbirlerine aşık olurlar.


Ancak Se Ryung'un babasının taht merakından dolayı istenmeyen olaylar olur. En kötüsü de sevdiği adamın ailesinin başına gelenler ve Profesörle ayrı düşmeleridir. 



Aradan zaman geçer, profesör yaşadıklarının da etkisiyle bambaşka biri olarak geri döner. Artık tek düşündüğü intikam almaktır. 


İntikamı ve sevdiği kadın arasında gidip gelir ve sonudna birkarar verir. 


Gerisini artık size bırakıyorum. Tadından yenmez bir diziydi. Siz de benim gibi Romantik / Dramatik / Tarihi dizileri seviyorsanız beni izlemeye devam edin :)

Önerdiğim diğer dizileri okumak isterseniz buradan alayım sizi...


Moon Lovers: Scarlet Heart Ryeo


Diğer Adı: Startling with Each Step
Yönetmen: Kim Kyu Tae
Senarist: Jo Yoon Young
Kanal: SBS
Bölüm Sayısı: 20
Yayın Tarihi: 29 Ağustos 2016
Yayın Günleri ve Saati: Pazartesi ve Salı/22.00
Dil: Korece
Ülke: Güney Kore

Bir dizinin daha sonuna geldik. Son bölümleri artık yayınlansın diye gözünün içine baktığım, ancak son iki bölümünde beni fazlasıyla üzen bir senaryoya sahip bir dizi bu. 2016 dizilerinden ve henüz yeni bitmiş bir dizi. Sıcağı sıcağına yorumlamaya geldim :)


Dizi, Çin versiyondan uyarlama. Uyarlaması böyleyse aslı nasıldır diye düşünmedim değil. Beni çokça etkileyen bir dizi oldu. Tarihi - Kore film/dizilerine bayılıyorum zaten. Kıyafetleri, konuşmaları, saçları vs. tarihi yapımlar bir harika bence. 

Dizi Goryeo döneminde geçiyor. Şimdiki zamanda bir genç kız kötü bir olay yaşıyor, bunun sıkıntısıyla göl kenarında otururken olanlar oluyor. Güneş tutulması anında geçmişe, Goryeo dönemine gidiyor. 

Bir kere kızın ( Hae Soo ) Goryeo'ya gittiğinde yaşadığı şaşkınlık görülmeye değerdi. Her ne kadar dram türünde bir dizi olsa da, baslarda insanı tatlı tatlı gülümseten yanları da vardı. 


Aslında film o dönemlerin hayal kırıklıklarını, taht kavgalarını öyle güzel anlatmış ki bazı taşlar bende yerine oturdu desem yeridir. İstemese bile, tahta çıkan kişinin o düzene "mecburen" ayak uydurmak zorunda kaldığı bir dönem bu. 


Lee Joon Gi ( 4. Prens Wang So ), herkesin kendinden korktuğu ve çocukluğundan itibaren annesi tarafından dahi kabul görmemiş bir prenstir. 


Prensin yolu Hae Soo ile karşılaşır. Yüzündeki yara izinden dolayı sürekli dışlanmış olan prense HAe Soo hiç yara izi yokmuş gibi davranır ve Prens Hae Soo'yı sahiplenir. Dahasını da anlatasım var ama şimdi burda ufak bir spoiler versem izlemeyenler kesin beni topa tutarlar :) Zira çokça beğeni alan bu dizi hakkında spoiler demek ölüm demek gibi birşey :)


Ben bu ufak kızın, bu korkulan adama olan aşkını çok temiz buldum, çok sevdim. Ancak bir anda çok beğenilenkarakterlerin bile o tahta çıktıktan sonra dönüştükleri halleri de beni ürkütmedi değil. Yok arkadaş gerçekten iyi dönemlerde yaşıyoruzbiz. Aman aman! 

Finalde filmi öyle bir bağladılar ki, sanki ikinci sezonu yayınlanacak gibi hissedip "Hadi İnşallah" dedim. 

Tarifi Dram konularından hoşlanıyorsanız bu diziyi sakın kaçırmayın. 


Hint Dizileri Hakkında Öngörüler

Son yıllarda Hint dizileri ülkemizde oldukça popüler bir hal aldı. Aslında uzun zamandır bu diziler hakkında yazmak istiyordum ama olmadı. Tabi ben bu yazıyı yazana kadar birçoğunuz belki de bu dizileri izlediniz bile :) Ben de bu nedenle dizi tanıtımlarını daha sonra yazacağım, bu diziler arasında bir sıralama yapacağım. Ama bundan önce, izlediğim tüm Hint dizilerinden edindiğim bir öngörü var.

1. Dizilerin neredeyse tamamında en başta başrol kadın ve erkek arasında bir husumet, kin, nefret var ama bir şekilde yolları birleşiyor. Sanırım Hintliler de bizimgbi biraz acıdan ve olayları dramatize etmekten hoşlanıyorlar.

2. Dizilerin tamamında dine çokça yer verilmiş. Başlarına iyi birşey gelirse hemen şükrediyor, kötü birşey gelirse de hemen duaya başlıyorlar. Tapındıkları putları bir sürü ve hangisine hangi durumd tapınacaklarını da iyi biliyorlar.

3. Her dizide mutlaka müzik ve dans var. Anlaşılan dans Hint kültüründe önemli yer alıyor. Festivalleri çok renkli ve çok danslı oluyor. Ayrıca sürekli birileri diğerlerine boya sürmeye çalışıyor. Ruhları renkli galiba bu insanların. Ya da hayat onlar içinoldukça zor ve böyle boyalarla vs hayatı renklendirmeye çalışıyorlar.

4. Bolca Jalebi ve Golgappa yiyorlar. Tatlı yeyip sürekli dans eden insanlar :)

5. Bu maddeyi yazmaya elim varmıyor çünkü hoşuma gitmiyor bu konu. Hintkültüründe anladığım kadarıyla kadınlara pek değer verilmiyor. Bunu özellikle evlenmek isteyen kızların damat adayı için 'başlık parası' vermesinden anlıyoruz. Sanki bir kadının koca bulabilmesi, onun şükredilecek muhteşem bir nimete sahip olması anlamına geliyor. Bir erkeğin evlenmekten vazgeçmesi, bir kız için ölümlerden ölümbeğenmek demek. Bunun yanında, kocası nasıl daranırsa davransın kadının sürekli kocasının hizmetinde olmsı, onun bazı görevleri olduğunun hatırlatılması, buna karşılık kocaya bu konuyla ilgili hiçbir söylemde bulunulmaması da, acaba kocanın kadına karşı hiç mi görevi yok diye düşündürüyor. Kadın sabah kalkar kalkmaz hemen çay hazırlıyor. Kocası kahvaltısını bitirene kadar başında bekliyor, hatta bazen elleriyle onu yediriyor.

Benim tespitlerim şimdilik bu kadar. Var mı sizin de eklemek istedileriniz?

Pyaar Ki Yeh Ek Kahaani ( Fantastik Bolywood Dizisi )


Pyaar Ki Yeh Ek Kahaani

( Google translate bu cümleyi :'Bir Aşk Hikayesi' olarak çeviriyor. Ne kadar doğru bilmiyorum ama buna yakın birşey olduğuna eminim. )

Konusu: Piya her zaman farklı bir kız olmuştur. O kendini üzen geçmişine rağmen diğer insanlar arasında kendini pozitif düşünceleriyle aşka olan inancıyla hemen belli eden biridir.Abhay ise hayatından pek de memnun olmayan 200 yaşında bir vampirdir. Yetim bir kızla bir vampir arasında yaşanan tutku dolu bir aşk hikayesi.

Dizinin konusu Hintfilmcenneti'nde yukarıdaki gibi verilmiş. Ben kendi görüşlerimi aktarmaya başlayım. 



Öncelikle dizi Fantastik - Romantik tarzında, 331 bölümlük bir vampir dizisi. Klasik vampir-insan aşk hikayelerinden biri sanıyorsanız hem haklısınız hem de yanılıyorsunuz. Zira bu vampir, bizim görmeye alışık olduklarımıza nazaran daha baygın, daha hissiz ve daha çok konuşuyor. Gerçi çok konuşma izlediğim tüm hint dzilerinin ortak noktası gibi. 

Eğer iyi bir 'BeingHuman', 'True Blood' ve 'The Vampire Diaries' izleyicisi iseniz bu dizi size çizgi film gibi gelecek. 

Bir kere başrol erkek oyuncusunun dişleri eğreti duruyor. Görünce ürpermekten ziyade şaşkınlıkla karışık bir gülümsemeniz oluyor. Bunun yanında, kurtların geldiği birkaç sahne var ki bir andasağda solda kurt gözleri görünmeye başlıyor. O kadar acemice yapılmış ki, bir hint sinema sever olarak şaşırdığımı bir kez daha söylemek istiyorum. O an 'Alacakaranlık'taki kurt sahnelerini düşünüp filme hayran kalmamak elde değil.



Başrolde Vivian Dsena var diye izlemek isteyen eminim çok olacaktır. Madhubala'dan sonra Vivian Dsena hayranlığı sanırım hızla artıyor. Ancak ben Vivian'ı çok donuk ve ruhsuz buluyorum. Duyguları alınmış sanki. O nedenle Madhubala'yı izlediğimde de o duygunun içine tam giremedim. Bunu, diziyi anlattığım bir başka postta ayrıntılı anlatırım. 



Başroldeki bayan oyuncuyu ise ( Sukurti Kandpal ) sevdim. Vivan'da olmayan hissiyat bu kızda vardı. 

Spoiler içerir:
Dizinin bir sahnesi var ki, işte orası bir harika. Başroldeki kızın tüm hafızasının silindiği sahne. İşte bu sahne izlemeye değer. Onun dışında vakit kaybı olacak uzun bir dizi.

Şunu da belirtmeden gitmeyeyim, hintfilmcenneti'nde sanırım 150. bölüme kadar çeviri yapılmış. Yavaş yavaş bölümler çevriliyor ama ben kalan bölümleri orjinal sesi ile izledim. İngilizce alt yazılısını bulmaya çalıştım ama o da olmadı. Zaten İngilizceyi çokça kullandıklarından çok sıkıntı yaşamadım ama %100 anlamadığım da bir gerçek. Birde dizi veya film izledikçe bazı cümleleri anlar oluyorsunuz. 4.5 Hint Dizisi izlediğim düşünülürse (birini yarım bıraktım-Beintehaa ) ve her bir dizinin en az 300 bölüm olduğu düşünülürse çat pat anlamam da normaldiröyle değil mi :)

İzlerken azda olsa dil öğreneyim derseniz, orjinal ses ile alt yazılı izlemeyi ihmal etmeyin. 

İzlediğim diğer Bollywood yapımları için tık...

Sevgiyle kalın...


Kış Bebeği


Murat Başaran'ın yıllar yıllar önce 'Sevmek Ölmekle Başlar' kitabını okumuş ve beğenmiştim. İçindeki kelime oyunları o yaşlarımda hoşuma gitmişti. Bu kitabı da görünce Murat Başaran'ı bir daha okuyabilirim diye düşündüm. Ama sanırım bu son oldu. Romanın konusu çok sıradan, dili çok sıradan, olayların gerçekleşme biçimi çok sıradandı. Başladım diye bitirdiğim kitaplar arasında yerini alırken, Murat Başaran da artık benim için bitmiş oldu. 

Babamın Bahçesi ile Tanıştım



Haftasonu yaptığımız İzmir & Konya blogger buluşması sponsorlarımızdan "Babamın Bahçesi" bize birbirinden güzel ürünlerinden göndermiş. Ürünleri denedikten sonra sizlerle paylaşmaya karar verdim. Her ürünü ayrıntısıyla paylaşmaya çalışacağım. Bu arada web adresi: babaminbahcesi.com ve instagram hesabı ise @babaminbahcesi


( Sağdaki benim kullandığım zeytinyağı, soldaki Babamın bahçesinin zeytinyağı )

Mutfakta en çok önem verdiğim ürünlerden birisi zeytinyağıdır. Fabrikasyon zeytinyaglarında aradığımı bulamadığından yaklaşık 5 yıldır zeytinyağımı Gaziantep'ten alıyorum. Yağın rengi hasat edildiği zamana göre değişiklik gösteriyor. Zeytinyağı ile ilgili damak tadımın iyi olduğunu dusunuyorum. 


İlk olarak babamın bahçesinin zeytinyağını salatada demedim. Yağın tadını anlamak için salata birebir. Şöyle söyleyim, bugün satın alacak olsam kendi yağım bitmiş olsa bu yağı alırım. Yağın tadını gerçekten güzel. Ben bu yağı öneriyorum.


Gelelim ikinci önemli urune: Biber salçası
Biber salçası bu da Gaziantep'ten alıyorum. Acıyı çok sevdigimizden biber salçası nin bir hayli önemi var bizim için. Babamın bahçesinin biber salçası da çok güzel. Kıvamı, tadı kesinlikle çok iyi. Yemeklere biber salçası eklemek isterseniz tuzunu iyi ayarlamayı unutmayın. Bu arada biber salçasını yaptığım tostun üzerine sürüp denedim. Bir de kısırda denemek istiyordum ama yeterli olmadığı için deneyemedim. Ama dediğim gibi salça güzel gerçekten. 


Nar ekşisine gelelim. Şunu söyleyeyim marketlerde satılan sıradan ürünlerden değil. Kastettigim kuvamlandırmek için nar ekşisinin içine şekeri basıp ürünün tadını bozan firmalar gibi yapılmamış bu net olarak belli. Kıvamı daha akışkan ve ekşisi daha keskin. Salatada denedim, kısırda da kesinlikle kullanacağım bir ürün.


Son olarak gelelim reçellere. Normalde reçellere çok aram yoktur ama çocukluğumdan beri evinizde gerçekleşiyor şeyin reçeli yapılır. Çok düşkün olmasam da yerim. 

Portakal reçeli 

Annem çok güzel portakal reçeli yapar. Kabukların dışını biraz alir, rulo yapıp iplerden geçirir ve günlerce acısı çıksın diye suda bekletir. Portakal recelinde en önemli nokta kabuğun acısını çıkarabilmektir. Babamın bahçesinin portakal recelinde de kesinlikle bu acı tat çıkarılmış. Kabuğu küçük küçük doğrayarak yapmışlar. 

Portakal Reçeli 

Buna ekstra diyeceğim bir şey yok, kabuğu kadar yapımı zor olmadığından bunu geçiyorum. 

Limon reçeli 

Açıkçası daha önce limon reçeli hiç yemedim ve aklıma da limondan reçel yapmak gelmemişti. Şöyle söyleyim, recellerin içinde favorim budur diyebilirim. Küçük kavanozu kimseye kaptırmayan niyetin yok 😃 Çok çok beğendim.

Ayva Reçeli 

Ayva reçeli de evinizde sıklıkla yapılan bir reçeldir ancak bir ayvayı rendeleyip yaparız. Çocukların yemesi için daha pratik oluyor. Ayva reçelinin rengini çok severim ve kendine has güzel bir kokusu vardır. Babamın bahçesinin ayva recelinde de kokuyu ve rengi aradığım gibi bulduğunu söylemeliyim. Sadece alışkın olmadıklatından sanırım taneleri çocukları şaşırttı biraz. Ama güzel reçel hakkını vermek lazım. 

Tekrar Babamın Bahçesine teşekkür ediyorum. Sayelerinde güzel bir zeytinyağı ile tanışmış oldum. Diğer ürünler de extrası oldu.

Bugün benden bu kadar, sevgiyle kalın.


Related Posts with Thumbnails